Bir Dönemin Sonu mu? (18)

Nihayet parti değerlendirmelerinde en son, aynı zamanda en zor fasla geldik; MHP. Kurmay kadrosundan tabandaki son neferine kadar karanlık sokaklarda dolaşan bir parti. Bu yönüyle gençler arasında her zaman bir gideri oluyor. Kabadayı ruhlu gençlere hitap ettiği gibi, yalnızken çok zayıf kalabilecek gençler için de cazip. Birey olarak toplumda tutunamayacak gençler ülkü ocaklarına takılarak sosyal çevresinde kendilerine bir statü ediniyorlar. Saygınlığı yoksa da korkutucu bir figür haline gelmenin konforunu yaşatan bir yapılanma. Fakat yapının genel doktrini vatan sevdası olduğundan, bir şekilde yapının içerisine düşen herkeste yoğun milli duygular da gelişiyor. 15 Temmuz gecesi sokaklara dökülen ülkücü sayısı, Ak Partili sayısından fazlaydı. Oysaki o dönemde Ak Parti’nin oy oranı MHP’nin dört katıydı.

Eli silah tutanlar bir taraftan vatan müdafaasına katılıp diğer yandan karmanyolacılık yapıyorlar. Gel de bu işin içinden çık. Aslında aynısı silahlı kuvvetler ve emniyet güçleri için de geçerli. Silah ellerinde, düşmana karşı savaşıyorlar, ama aynı silahla dönüp halka da eziyet edebiliyorlar. Ülkücü gençlerin bu tavrını kabul etmesem de anlayabiliyorum. Ama devletin kurumsal örgütlenmelerinde halktan aldığı silahlarla halka eziyet edilmesini ne kabul edebiliyorum, ne de anlayabiliyorum. Devlet organlarının ve devlette görevli erkanın ergen gençler gibi reaksiyon göstermesi kabul edilebilir bir durum değil.

MHP’nin son yerel seçimlerde %5’in altına düşmesi sizi aldatmasın. Genel seçimlerde toparlayabilirler. Parti bağlılığı yüksek bir seçmen kitlesi var. Bahçeli’nin tek miting yapmadığı seçimlerde bile %10 oy alabilmişlerdi. Ama artık Cumhur İttifakı içinde %10’u asla yakalayamaz. İktidarın bir parçası olarak ülkede, özellikle ekonomide yaşanan tüm olumsuzluklardan onlara da fatura edilecek.

MHP, Erdoğan ve Ak Parti’nin güçlü bir partneri olarak çok sayıda nimetle buluştu. Fakat bunu sokaktaki vatandaş çok görmüyor. Ne Bahçeli CB yardımcılığı istiyor, ne diğer kurmaylar bakanlık. 6’lı masanın toplam oyları %1 etmeyen 4 partiye de CB yardımcılığı verdiği düşünülürse MHP karın tokluğuyla Ak Parti’ye payandalık yapıyor gibi görünebilir. Normal şartlarda Bahçeli’nin CB yardımcısı, bakanlıkların da en az 5 tanesinin MHP’li olması gerekir. Sadece Süleyman Soylu MHP kontenjanından bakan oldu diyeceğim, ama o da Ak Partili. Necip Fazıl’ın dediği gibi “bu taksimatı kurt yapmaz, kuzulara şah olsa”. Evet görünürde MHP, Ak Parti’den çok sağlam kazık yiyor, ama kazın ayağı öyle değil tabi.

Devletin en etkili organlarında ve bunun doğal uzantısı olarak derin devlette MHP’nin adamları Cumhur İttifakı iktidarı boyunca çok sağlam pozisyon edindiler. Askeriye, istihbarat, yargı, emniyet ve bürokraside MHP iltisaklı şahıslar köşe başlarını tutmuş durumdalar. Özel Harekat Başkanı Süleyman Karadeniz’in kameralar önünde Bahçeli’nin elini öpmesi bunun en güzel göstergesi. Bu devletimiz adına o kadar iptidai bir davranış ki, vatandaş olarak çok bizi fazlasıyla mahcup ediyor. Bahçeli’nin devlette resmi bir görevi yok. Velev ki olsun, yine de çok yakışıksız. Yirmi yaşındaki rütbesiz bir askerin bile devletin zirvesindeki cumhurbaşkanının elini öpmesi kabul edilemeyecekken, bu neyin nesidir? Bahçeli’nin Yargıtay adına Anayasa Mahkemesi’ne kükremesi de Yargıtay’da MHP’nin ne denli güçlü olduğunun bir göstergesi.

MHP sadece bürokrasi ve devlette yük tutmadı. Daha önce yazdığım gibi mafyatik organizasyonlarda da MHP iltisaklı isimler kendilerine alabildiğince alan açtılar. Süleyman Soylu, MHP’nin güçlü desteğinin karşılığını bu şekilde ödemiş ve MHP tabanında kendisine işlerlik kazandırmış oldu. Bahçeli sonrası MHP’nin başına geçerse hiç şaşırmam.

MHP’lilerin bir yandan “Vatan , millet, Sakarya” naraları atarken diğer yandan ceplerini doldurmaları ne kadar acı bir tablo. MHP içinde buna direnen veya bu durumdan rahatsız olan çok sayıda insan da var. Mesela rahmetli Sinan Ateş böyle biriymiş. Kendisini tanıyanların anlattıkları iyi niyetli, dürüst ve vatansever bir şahıs olduğu yönünde. Kendisini katledenlerin uzantılarının MHP içinde önemli pozisyonlardaki kişiler olması bir o kadar ağlanası bir durum.

Geçen aylarda Bahçeli yüzü gözü mor bir şekilde kameralar karşısına geçti. Partiden yapılan açıklamalar morlukların düşme sonucu gerçekleştiği şeklindeydi. Ama aldığım duyumlar bambaşka. Hasılı MHP, olayları ele alış tarzından kaynaklı siyasette çok da alışık olmadığımız handikapları içerisinde barındıran bir parti. Şantaj, tehdit, yaralama, öldürme, gasp, yolsuzluk gibi karanlık ilişkiler yumağının vatan sevdası sosuyla arz-ı endam ettiği bir yapılanma. Üstelik eleştiriye de tahammülleri yok. Mesela bu yazıları yazdığım için yolda birisi arkadan kafama sıkabilir. Peki beni katletseler sonuç ne olur? Sinan Ateş gibi önemli bir figürde bile ele gelecek bir sonuç alınamazken benim gibi garibanın ölüm haberi bile yapılmaz emin olun. Kim bilir niceleri  vuruldu, kırıldı, tehdit edildi de haberimiz olmadı. Ancak şu da bilinsin; eşkıya dünyaya hükümdar olmaz, olmamalı.


15 Temmuz öncesi zımnen başlayan ve sonrasında resmiyet kazanan Ak Parti-MHP ittifakı her iki taraf için de med-cezirli bir seyir izledi. Şu aralar her iki parti de karşı tarafın olumsuz yanlarının kendilerine zarar verdiğini düşünerek bu evliliği sorguluyor. Bu durumu çok iyi özetleyen bir atasözümüz mevcut; yılan kendi eğrisin görmez, deve boynun eğri der.

Erdoğan önceleri sadece kendi karizmasıyla seçiliyordu, sonrasında MHP’nin desteğiyle yola devam etti. Artık MHP de yetmeyecek. Erdoğan gerek kendisinin ve partisinin gerekse partneri Bahçeli ve kadrolarının iyice dejenere olduğu bir dönemde kendisine yeni bir koltuk değneği bulabilir mi bilmiyorum. O ölçekte sadece dört parti var; CHP, İyi Parti, Dem ve Yeniden Refah. MHP’yi kaybetmeden kendisine destek verebilecek iki parti kalıyor. İyi Pari’nin Erdoğan’la koalisyonuna Fetöcüler asla izin vermez. Yeniden Refah’ta da şöyle bir sıkıntı var. Zaten Erdoğan ve kadrolarından ikrah etmiş insanlar Yeniden Refah’a kaçtı. Şimdi seçmenini tekrar Erdoğan’ın kucağına atarsa Yeniden Refah da kendisini bitirir. Erbakan’ın kurmayları da bunu görmeyecek kadar aptal değil. Erdoğan normal şartlar altında bir daha seçim kazanamaz. Fakat bugüne kadar iktidarda kalmak adına o kadar çok manipülasyon yaptı ki, önümüzdeki dönemde çok ilginç şeylere şahit olabiliriz. Erdoğan’ın bir daha seçilebilmesi demokrasi, sandık, seçim vs. gibi yöntemlerle mümkün değil. Geriye kalan tüm yollar da siyaseten ahlaksızlık içeren yöntemlerle cari kılınabilir. Ülkem adına en büyük endişem de bu.

Yorumlar