Kayıtlar

Aralık, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Çayna, Çayna, Çaynaaa! Çayna?

Resim
1989’daki Tiananmen   Ayaklanması’yla ayar verilen Çin, Batı’nın “kapılarını aç ve rahatla” teklifine bir süre sonra olumlu karşılık verdi. Ama demir perdeler tamamen kalkmamış, sadece aralanmıştı. Çin Komunist Partisi (ÇKP) belli ki bu açılım için ciddi bir hazırlık yapmış. Tahtası Çin toprakları ve taşları Çin halkı olan bir satranç maçı böylece başlamış oldu. Batı bu tür stratejik oyunlarda gayet mahirdir. Ama ÇKP de hiç boş olmadığını gösterdi. Üstelik oyuna ev sahipliği yapmak vasıtasıyla büyük bir avantaja sahipti. Şimdi bu açılım sürecinde neler yaşandığına bir göz atalım. Çin’in yabancı sermayeye kapılarını açmasıyla paldır küldür bir yatırım hamlesi olmadı. Tedrici olarak gelen sermaye, daha çok sanayi ve teknoloji yatırımları yaptığından Çinliler bu süreçte hızlı bir şekilde bilgi ve teknoloji transferi yaparak kendi sanayisini de güçlendirdi. Sadece teknik bilgi değil aynı zamanda ticari örgütlenme ve pazarlama yöntemlerini de taklit ederek dünyanın serbest piyasasında boy

Çayna, Çayna, Çaynaaa!

Resim
Çin medeniyeti Mezopotamya, Mısır ve Hint medeniyetlerinden sonra dünya tarihine damga vurmuş dördüncü kadim medeniyettir. Kağıt, barut, ipek, el arabası, pusula, uçurtma, sismograf gibi teknik icatlarının yanı sıra sosyal örgütlenme, insan kaynak analizleri, felsefe, kent planlaması gibi pek çok beşeri konuda da dünyaya yön vermiş bir uygarlık. Mimariden kaligrafiye, yemek çeşitlerinden eğlenme yöntemlerine kadar bizim alışageldiğimiz kültürden hayli farklı bir yaşam döngüsüne sahipler. Bunun doğal uzantısı olarak zihin yapılarının ve mefhumları algılama yöntemlerinin bizden çok daha değişik olduğunu söyleyebiliriz. Biz derken sadece Türkiye’den bahsetmiyorum, dünyanın geri kalanından söz ediyorum. Mevcut kültürlere göz atarsak bunların arasındaki değişimin tedrici olduğunu görürüz . Arap beyteni, Türk pidesi, Yunan pitası ve İtalyan pizzası (okunuşu pitza) bunun güzel örneklerinden biridir. Hem lezzetleri hem isimleri yakın ama yine de birbirinden farklıdır. Oysa Çin ve Güneydoğu A

Çayna, Çayna!

Resim
Bir önceki ABD başkanı Donald Trump, gerek seçim çalışmaları sırasında gerekse seçildikten sonra kendisini modern dünyanın temsilcisi ve insanların en gelişmiş grubu vehmeden ana akım liberal tayfa tarafından çok ağır eleştiri ve aşağılamaya maruz kalmıştı. Türkiye’den mevzuya tam hakim olamadığımızdan ABD’de yaşayan yeğenime bu tahkir ve öfkenin sebebini sormuştum. Şöyle bir cevap vermişti: “Ali Ağaoğlu’nun TC Cumhurbaşkanı olduğunu düşün, aynısı ABD’de oldu.” İlk anda hak vermiştim tepkilere, sonra düşündüm de… Zamanla Trump’ı da tanıma fırsatımız oldu. Yeğenimin teşbihinin gayet başarılı olduğunu bu vesileyle anladık. Ali Ağaoğlu ve Trump’ın temsil ettiği tipolojinin birçok itici yanı var gerçekten; hoyrat, eğitimsiz, derinliksiz, kaba… Ancak bu tür insanlarda -belki de derin düşünmediklerinden- çok gelişmiş bir pragmatizm ve basit düşünme yeteneği de bulunuyor. Hayat felsefeleri birkaç satıra sığdırılacak kadar sade. Mesela paranın insanlar üzerindeki gücünü kavramışlar ve para k

Çayna

Resim
Dünyanın modern çağ üzerinden yaşadığı başkalaşımı en güzel tanımlamış isim David Harvey’dir. Çağdaş sosyolojinin en güçlü teorisyenlerinden olan Harvey, “zaman ve mekân sıkışması” diyerek özetlediği post modern dönemi üç anahtar kelimeyle hafızalara kazımış oldu. Zaman ve mekan sıkışmasının “değişim hızının ivmelenerek artması”, “doğal döngülerinin kısalması” gibi dünyanın işleyiş algoritmalarını değiştirebilecek pratik etkileri olacak. Bu metamorfoz, yıkılmaz kabul edilen pek çok doktrin veya kabulün temeline dinamit koyabilir. Yaşadığımız/yaşayacağımız sancılı değişimlerin diğer veçhelerini bir kenara bırakarak, bu dönüşümün devlet yönetim mekanizmalarına tesirini mercek altına alalım. Hayat gerçekten fena hızlandı, her geçen gün de hızını arttırıyor. İlk çağlarda insanlar yetişkin olana kadar edindikleri tecrübelerle yaşam boyu idare edebiliyorlardı. Hayatın kurgusunu sadece deprem, kuraklık gibi fevkalade tabii afetler sarsabiliyordu. Elbette insanoğlunun zekâ ve becerileri üz