Kayıtlar

Aralık, 2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Muhalefetin Bizans Oyunları

Resim
Erdoğan, 2014 yılında yapılan CB seçimlerini doğrudan kendi oy potansiyeliyle % 51,8 oranında oy alarak ilk turda kazanmıştı. 2018 yılındaki CB seçimini kendi oy havuzuyla kazanamayacaktı. MHP ile yaptığı ittifak sayesinde bu seçimi de ilk turda % 52,6 oy oranıyla kazanmayı bildi. Muhalefette, sanki Erdoğan ilk turda seçilemezse ikinci turda zaten seçilemez gibi bir anlayış hakimdi. Halbuki Erdoğan ilk turda kazara % 49 alsa, ikinci turu muhtemelen % 55-60 oy olarak daha net bir sonuçla kazanabilirdi. Ancak köprülerin altından çok sular aktı ve şu anki ittifaklar çerçevesinde Erdoğan’ın önümüzdeki cumhurbaşkanlığı seçimini ilk turda kazanma ihtimali hiç kalmadı. Biz de senaryolarımızı bu çerçevede, yani CB seçiminin ikinci tura kalacağını varsayarak ele alacak ve muhalefette kaynayan kazanı bu minvalde inceleyeceğiz. Erdoğan son dönem cumhurbaşkanlığında hiç hata yapmasa bile zaten önümüzdeki seçimi ilk turda kazanma şansı yoktu. Ama üzerine tuz biber ekercesine dramatik hatalar yaptı

Muhalefette Son Durum

Resim
Eskiden muhalefet olmak ne kolaydı. İktidardaki parti öyle ya da böyle oy kaybederdi, siz de sıranızı beklerdiniz ve iktidar olurdunuz. Bu öylesine “öğrenilmiş çaresizlik” haliydi ki, seçim sonrası iktidar oylarında meydana gelen düşüşü “iktidar yıpranması” olarak tanımlayan siyaset yorumcularından geçilmezdi. Ne hikmetse kimse hem iktidar olunup hem de oy oranının yükseltilebileceğini akletmezdi. Aslına bakarsanız ülkenin mütemadiyen beceriksiz siyasetçiler tarafından yönetildiği gerçeğini kimse sorgulamazdı. Bu rutine fazlasıyla alışmıştık. Ta ki Erdoğan iktidarı ele geçirene kadar. Erdoğan ve kurmayları Milli Görüş ekolünden gelen isimlerdi. Yani toplumun marjinal kabul ettiği köktendinci bir kafa yapısına sahiptiler. Parti kadrolarının arasına serpiştirilen liberal, solcu, milliyetçi, merkez sağdan isimler sadece görüntüden ibaretti. Bu durumun halk da farkındaydı. Ama ona rağmen Erdoğan’a destek verdi. Şu anda 30 yaş üstü seçmenler arasında Erdoğan’a en az bir kere oy vermiş oranı

Yeni Para Birimimiz Dolar Oldu

Resim
Erdoğan dün akşam ilginç ekonomik hamlelerinden birisini daha yaptı. Parasını TL’ye çeviren vatandaşlarımızın kur farkından oluşacak zararlarını devletin karşılayacağını ilan etti. Öncelikle kendisine bu aklı veren her kimse canı gönülden tebrik ediyorum. Vatanını milletini düşünen bir arkadaşmış. Ancak bu aynı zamanda Erdoğan’ı fazlasıyla gülünç duruma düşüren bir uygulama. Önce bu kararın ne olduğuna bakalım. Şu anda politika faizinin faizin %14 veya %8 veya %3 ve hatta %0 olmasının hiçbir önemi kalmadı. Yani Erdoğan istediği kadar faizi düşürebilir. Nasıl olsa kur farkı devlet tarafından karşılanacak. Bu TL'nin dolara endekslenmesi demek. Bu da aslında TL’nin zımnen hükmünün kalmaması demek. Tabi bu kural parasını faize yatıranlar için geçerli. Yani Erdoğan faizcileri koruma altına almış oldu. Gerçekten faizin haram olduğuna inanan ve parasını faize yatırmayan takva ehli insanlaraysa iki seçenek bıraktı; Ya TL’de kalıp zarar edecekler, ya da birikimlerini dövize çevirecekler. On

Çin Malı Bir “Çin Kalkınma Modeli” (2)

Resim
Son dönemde Çin benzeri kalkınma modeline yoğun eleştiri gelince ekonomi bakanı Nurettin Nebati’den dün bunu tekzip eden bir açıklama geldi. Modelin tamamen Türkiye’nin gerçeklerine uygun, özgün bir model olduğunu ifade etti. Çevir kazı yanmasın. Yüksek enflasyonla kalkınma ülkemizde ilk defa denenen bir model değil. Özal döneminde de benzer bir yöntemle kalkınma hedeflenmişti. Ama orada akıllara zarar düşük enflasyon iddiası yoktu veya enflasyon rakamları gizlenerek halk kandırılmıyordu. Oysaki Erdoğan düşük faizle düşük enflasyon yakalamayı hedeflediğini üstüne basa basa vurguluyor. Çin, kalkınma hamlesinde elindeki en önemli sermaye olan ucuz işgücünü esas almıştı. İlaveten doğal kaynaklarda sübvansiyon uygulayarak üretimin en önemli üç girdisinden (işgücü, hammadde, enerji) ikisinde yüksek rekabet gücüne ulaşarak kısa sürede dünya üretim ve ticaret piyasasını domine etti. Türkiye’nin de yükselen kurla birlikte ucuz işgücü gibi bir avantajı oluştu (Bunun diğer anlamı da halkın fakir

Çin Malı Bir “Çin Kalkınma Modeli” (1)

Resim
Çin malı dediğimizde aklınıza ne gelir? Ucuz, özensiz, kötü malzemeden üretilmiş, yarın ne olacağı belli olmayan bir ürün gelir. Haddizatında Çin, stratejik derinliği olan bir kalkınma hamlesiyle bu imajı büyük oranda yıktı. Şimdilerde kalitesi orta-üst seviyede pek çok ürün ve markayla küresel ticaret ağında boy gösteriyor. Son dönemde hükümetin “Milli Ekonomik Model” olarak lanse ettiği iktisadi uygulamalar, yine hükümete yakın ekonomist veya gazeteciler tarafından Çin tipi bir kalkınma hamlesi olarak sunulmaya başladı. Biz de haklı olarak Çin’de dikiş tutturan bir modelin Türkiye’de hayata geçirildiğinde başarı sağlayıp sağlayamayacağını masaya yatıralım dedik. Bu uygulamanın arkasını önünü incelemeden evvel, hükümetin bu konudaki ilk adımlarına bir bakalım. Erdoğan uzunca süredir hem ekonomi kurmaylarına hem Merkez Bankası yönetimine  “düşük faiz” baskısı yapıyor. Bunu gerekçelendirirken de “nas ortada” diyerek Kur’an’da yer alan faize yönelik katı yasaklar ve ağır cezaları referan