Seçim Sonuçlarının Tahlili (3)

Siyasi, ekonomik, sosyolojik güç sahibi erkeklere konfor, makam, para veya prestije kolay yoldan ulaşmak isteyen birçok kadın musallat olur. Normalde suratlarına bakmayacakları bu erkeklerle bir vesileyle kontak kurup açık veya dolaylı flört taleplerini iletirler. Yani siyaset veya bürokraside önemli bir konum işgal ettiyseniz, kafanızda hiç hovardalık yoksa bile onlar gelir sizi bulurlar ve baştan çıkarmak için her türlü numarayı denerler. Bu erkeklerin seküler dünya görüşüne sahip kitlesinden çok istisnai kişiler hariç hemen tamamı bu fırsatı değerlendirir ve gayrimeşru ilişkilere yelken açarlar. Peki dindar siyasetçi ve bürokratlarda bu oran nedir? Maalesef sekülerlerden çok farklı değil. Kendisini koruyabilen erk sahibi dindar erkek oranı biraz daha yüksek, o kadar. Fakat burada önemli bir ayrıntımız mevcut. Dindar bürokrat ve siyasetçilerimiz bu işleri çevirirken dört farklı kategoride çeviriyorlar. Bir kısmı doğrudan zina yapıyor. Bir kısmı gizli imam nikahıyla uzun süreli bir ilişki yaşıyor. Çok az bir kısmı dini nikah kıyıyor ve bunu gizlemiyor. Önemli bir kısmı da muta nikahıyla mevzuyu kotarmaya çalışıyor.


Burada en saygın olanları açıktan dini nikah kıyanlar. Üçüncü şahıslar o kadının eşi olduğunu biliyorlar. Mezkûr kadınla da bir yuva kuruyor ve çoluk çocuk sahibi oluyor. Uzun süreli gizli nikah kıyanlara saygı duymamakla beraber, anlayışla karşılayabiliyorum. Pozisyonları gereği durumu izah edemeyeceklerini düşünüp, nikahın şarlarından olan “ilan”ı kısıtlı bir çevrede tutuyorlar. Zina yapanların ne yaptıkları zaten belli. Üzerinde bolca konuşmamız gerekenler
muta nikahı kıyanlar.

Fetöcülerin Erdoğan’a operasyon çekerken dillendikleri Ak Parti içerisindeki zevatın muta nikahıyla gayrimeşru ve gayri İslami ilişkiler yaşadığı iddiası doğruydu. Fethullahçıların niyeti başka tabii. Hatta bu gayrimeşru ilişkilerdeki açıklardan en çok onlar faydalandı. Ak Parti’deki çok sayıda ismi enseleyip esir aldılar. Ama bütün bunlar şu gerçeği görmemize engel olmamalı; dindar (!) üst düzey bürokratlar, siyasiler, kanaat önderleri arasında muta nikahı gayet yaygın. Bir fahişeyle para karşılığı cinsel birliktelik yaşamadan önce üç beş cümlelik nikah akdi yapıyorlar ve böylece zina yapmamış oluyorlar, yersen. Ehli sünnet fıkhında böyle bir uygulama yok. Ama madem içtihatta bulunup bu fetvayı verdiniz ya da birinden aldınız, neden sokaktaki insanların, özellikle de gençlerin bundan haberi yok? Çünkü fetvayı şeylerinin keyfine göre verdiklerini kendileri de zımnen biliyorlar da ondan.

Dediğim gibi güç sahibi erkekler, kadın konusunda oldukça rahat bir yaklaşım sergiliyorlar. Herkes de kimin ne yaptığını biliyor. O yüzden partiler arasında adı konulmamış bir centilmenlik anlaşması var. Kimse kimsenin ayıbını faş etmiyor. Ama istihbarat birimleri veya Fetö gibi siyaset dizaynı yapan yapılar bu açıkları çok iyi kullanıyor.

Bu konuyu bu kadar uzun anlatmamın bir sebebi var. Koca ülke, işte bu üst düzey zevatın uçkur hevesleri yüzünden çok büyük hak kayıpları yaşıyor.

Eskiden de siyaset dünyasında bu türden vakalar vardı ve biliniyordu. Fakat günümüzde iş bambaşka bir boyutta cereyan ediyor. Mesela milliyetçi muhafazakarların kutsadığı eski başbakanlardan Menderes’in metresi vardı ve bunu herkes biliyordu. Üstelik kadın evliydi. Ama kıyamet kopmamış, Menderes istifa falan etmemişti. Aynı durum Deniz Baykal’ın başına geldiğinde istifa etmek zorunda kaldı. Üstelik Baykal’ın seçmen kitlesi bu türden bir hataya Menderes’inkinden çok daha toleransla bakabilirdi. Bir şeyi bilmekle görmek arasında çok ciddi farklar vardır. Bir kere görüntünün kanıt olabilme kapasitesi var. Velev ki mahkeme bunu delil kabul etmesin, insanların zihninde o vaka artık gerçekmiş gibi bir statü kazanır.

Yüksek rütbeli bir siyasetçiyi bırakın, sıradan bir adamın bile mahrem hallerinin piyasaya düşmesi onur kırıcı ve izzet-i nefsini yaralayıcı bir mahiyet arz eder. Toplumda siyasi lider ya da kanaat önderi iseniz ipliğniz pazara çıkar, altınızdaki zemin çöker. İşte Menderes’in Baykal’a göre en büyük avantaji imajını yerle bir edecek bir görüntüsünün olmamasıdır.

Peki bizim bu durumlara karşı reaksiyonumuz ne olmalı? Her ayıp görüntüsü ifşa olan siyasetçiyi gömmeye devam edersek, o kasetleri piyasaya süren klik veya örgütlerin bizi sürüklemek istediği çukura yuvarlanırız. Bu kaset operasyonlarından çok rahatsız olan bir arkadaşım “tepki olsun diye kaseti ifşa edilenlere oy vereceğim” demişti. Bu da sağlıklı bir yaklaşım değil. Sanırım en doğru yol bu tür operasyonlara pozitif ya da negatif herhangi bir tepki vermemek, kararlarımızı alırken kasetlerin yönlendirmek istediği istikametlerden beri durmak olacaktır.

Bu faslı ibretlik bir anekdotla kapatalım.

Üst düzey bir göreve atanmış yakın bir abimizle göreve atandıktan 3-4 ay sonra baş başa muhabbet ediyoruz. “Abi” dedim “Dikkatli ol. Şimdi hatunlar üzerine çok gelir, aman kendini koru.”

Bana telefonunu açtı ve bazı kadınlardan gelen flört mesajlarını gösterdi. Ardından da “Ya ben üniversiteden mezun olduğumda 23 yaşında, şimdikine göre çok daha yakışıklı, güçlü kuvvetli bir erkektim. O zaman evlenmek için 13 tane kızla görüştüm ve ret yedim, en son 14’üncüsü kabul etti de evlenebildim, şimdi peşimde geziyorlar” dedi ve o kadınlara bir araba dolusu küfür etti. Onurlu bir abimizdi, kendisini kandırmıyordu. Aslında o kadınların birey olarak kendilerine değil, statülerine değer verdiğini diğer siyasetçi ve bürokratlar da biliyor, ama bütün bunları görmemezlikten gelip şehvetin rüzgarına kendilerini bırakıveriyorlardı.

----------------------

Yorumlar