Siyasi,
ekonomik, sosyolojik güç sahibi erkeklere konfor, makam, para veya prestije
kolay yoldan ulaşmak isteyen birçok kadın musallat olur. Normalde suratlarına
bakmayacakları bu erkeklerle bir vesileyle kontak kurup açık veya dolaylı flört
taleplerini iletirler. Yani siyaset veya bürokraside önemli bir konum işgal
ettiyseniz, kafanızda hiç hovardalık yoksa bile onlar gelir sizi bulurlar ve
baştan çıkarmak için her türlü numarayı denerler. Bu erkeklerin seküler dünya
görüşüne sahip kitlesinden çok istisnai kişiler hariç hemen tamamı bu fırsatı
değerlendirir ve gayrimeşru ilişkilere yelken açarlar. Peki dindar siyasetçi ve
bürokratlarda bu oran nedir? Maalesef sekülerlerden çok farklı değil. Kendisini
koruyabilen erk sahibi dindar erkek oranı biraz daha yüksek, o kadar. Fakat
burada önemli bir ayrıntımız mevcut. Dindar bürokrat ve siyasetçilerimiz bu
işleri çevirirken dört farklı kategoride çeviriyorlar. Bir kısmı doğrudan zina
yapıyor. Bir kısmı gizli imam nikahıyla uzun süreli bir ilişki yaşıyor. Çok az
bir kısmı dini nikah kıyıyor ve bunu gizlemiyor. Önemli bir kısmı da muta
nikahıyla mevzuyu kotarmaya çalışıyor.
Burada en
saygın olanları açıktan dini nikah kıyanlar. Üçüncü şahıslar o kadının eşi
olduğunu biliyorlar. Mezkûr kadınla da bir yuva kuruyor ve çoluk çocuk sahibi
oluyor. Uzun süreli gizli nikah kıyanlara saygı duymamakla beraber, anlayışla
karşılayabiliyorum. Pozisyonları gereği durumu izah edemeyeceklerini düşünüp,
nikahın şarlarından olan “ilan”ı kısıtlı bir çevrede tutuyorlar. Zina yapanların
ne yaptıkları zaten belli. Üzerinde bolca konuşmamız gerekenler muta nikahı kıyanlar.
Fetöcülerin
Erdoğan’a operasyon çekerken dillendikleri Ak Parti içerisindeki zevatın muta
nikahıyla gayrimeşru ve gayri İslami ilişkiler yaşadığı iddiası doğruydu.
Fethullahçıların niyeti başka tabii. Hatta bu gayrimeşru ilişkilerdeki
açıklardan en çok onlar faydalandı. Ak Parti’deki çok sayıda ismi enseleyip
esir aldılar. Ama bütün bunlar şu gerçeği görmemize engel olmamalı; dindar (!) üst
düzey bürokratlar, siyasiler, kanaat önderleri arasında muta nikahı gayet
yaygın. Bir fahişeyle para karşılığı cinsel birliktelik yaşamadan önce üç beş cümlelik
nikah akdi yapıyorlar ve böylece zina yapmamış oluyorlar, yersen. Ehli sünnet
fıkhında böyle bir uygulama yok. Ama madem içtihatta bulunup bu fetvayı
verdiniz ya da birinden aldınız, neden sokaktaki insanların, özellikle de gençlerin
bundan haberi yok? Çünkü fetvayı şeylerinin keyfine göre verdiklerini kendileri
de zımnen biliyorlar da ondan.
Dediğim gibi güç
sahibi erkekler, kadın konusunda oldukça rahat bir yaklaşım sergiliyorlar.
Herkes de kimin ne yaptığını biliyor. O yüzden partiler arasında adı konulmamış
bir centilmenlik anlaşması var. Kimse kimsenin ayıbını faş etmiyor. Ama
istihbarat birimleri veya Fetö gibi siyaset dizaynı yapan yapılar bu açıkları
çok iyi kullanıyor.
Bu konuyu bu
kadar uzun anlatmamın bir sebebi var. Koca ülke, işte bu üst düzey zevatın
uçkur hevesleri yüzünden çok büyük hak kayıpları yaşıyor.
Eskiden de
siyaset dünyasında bu türden vakalar vardı ve biliniyordu. Fakat günümüzde iş
bambaşka bir boyutta cereyan ediyor. Mesela milliyetçi muhafazakarların
kutsadığı eski başbakanlardan Menderes’in metresi vardı ve bunu herkes
biliyordu. Üstelik kadın evliydi. Ama kıyamet kopmamış, Menderes istifa falan
etmemişti. Aynı durum Deniz Baykal’ın başına geldiğinde istifa etmek zorunda
kaldı. Üstelik Baykal’ın seçmen kitlesi bu türden bir hataya Menderes’inkinden
çok daha toleransla bakabilirdi. Bir şeyi bilmekle görmek arasında çok ciddi
farklar vardır. Bir kere görüntünün kanıt olabilme kapasitesi var. Velev ki
mahkeme bunu delil kabul etmesin, insanların zihninde o vaka artık gerçekmiş
gibi bir statü kazanır.
Yüksek rütbeli
bir siyasetçiyi bırakın, sıradan bir adamın bile mahrem hallerinin piyasaya
düşmesi onur kırıcı ve izzet-i nefsini yaralayıcı bir mahiyet arz eder.
Toplumda siyasi lider ya da kanaat önderi iseniz ipliğniz pazara çıkar, altınızdaki
zemin çöker. İşte Menderes’in Baykal’a göre en büyük avantaji imajını yerle bir
edecek bir görüntüsünün olmamasıdır.
Peki bizim bu
durumlara karşı reaksiyonumuz ne olmalı? Her ayıp görüntüsü ifşa olan
siyasetçiyi gömmeye devam edersek, o kasetleri piyasaya süren klik veya
örgütlerin bizi sürüklemek istediği çukura yuvarlanırız. Bu kaset
operasyonlarından çok rahatsız olan bir arkadaşım “tepki olsun diye kaseti ifşa
edilenlere oy vereceğim” demişti. Bu da sağlıklı bir yaklaşım değil. Sanırım en
doğru yol bu tür operasyonlara pozitif ya da negatif herhangi bir tepki
vermemek, kararlarımızı alırken kasetlerin yönlendirmek istediği istikametlerden beri durmak olacaktır.
Bu faslı ibretlik
bir anekdotla kapatalım.
Üst düzey bir
göreve atanmış yakın bir abimizle göreve atandıktan 3-4 ay sonra baş başa
muhabbet ediyoruz. “Abi” dedim “Dikkatli ol. Şimdi hatunlar üzerine çok gelir,
aman kendini koru.”
Bana
telefonunu açtı ve bazı kadınlardan gelen flört mesajlarını gösterdi. Ardından
da “Ya ben üniversiteden mezun olduğumda 23 yaşında, şimdikine göre çok daha yakışıklı,
güçlü kuvvetli bir erkektim. O zaman evlenmek için 13 tane kızla görüştüm ve ret
yedim, en son 14’üncüsü kabul etti de evlenebildim, şimdi peşimde geziyorlar”
dedi ve o kadınlara bir araba dolusu küfür etti. Onurlu bir abimizdi, kendisini
kandırmıyordu. Aslında o kadınların birey olarak kendilerine değil, statülerine
değer verdiğini diğer siyasetçi ve bürokratlar da biliyor, ama bütün bunları görmemezlikten
gelip şehvetin rüzgarına kendilerini bırakıveriyorlardı.
----------------------
İlginizi çekebilecek diğer yazılar:
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız küfür, hakaret vs içermediği müddetçe, en sert eleştirileri dahi içerse yayınlanacaktır.