Seçim Senaryoları (4)

Yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimleri için çok karamsar olduğumu söylemiştim. Bunun çok haklı gerekçeleri var. MV seçimleri ayrı bir mülahaza konusu. CB seçimlerini esas alarak aday bazında değerlendirme yapmak istiyorum.


Sinan Oğan


Milliyetçi olmakla faşist olmak arasında öyle ince bir çizgi yoktur, kalın ve karanlık bir çizgi vardır. Milliyetçi olmak insani bir duygudur, faşist olmak insanlık dışıdır. Makro ölçekte vatanını, milletini, insanını, bayrağını, kültürünü, mikro ölçekte kabileni, sülaleni, komşunu, aileni seversin ve bu bu olguların iyiliği için çalışırsın, fedakarlık yapar ve hatta bazen canından vazgeçersin. Fakat tüm bu duygu yükünü ve davranış kalıplarını diğer milllet veya topluluklara nefret, aşağılama ve şiddet içerikli fikir ve aksiyonlardan uzak durarak gerçekleştirirsin. Bu insanidir.


Sinan Oğan ve fikirdaşları Ümit Özdağ, Aytun Çıray gibi tiplemeler görmeye ve duymaya bile tahammül edemeyeceğim pespaye bir zihinsel altyapıdan besleniyorlar. Göçmenlere yaklaşımları yüz kızartacak cinsten. Bu tiplerle aramda öyle bir mesafe var ki kazara Sinan Oğan CB seçilse ülkeyi terk ederim. Çünkü Oğan’ın CB seçilmesi, insanımızın böylesine vahşi bir kafa yapısına çoğunlukla evet demesi anlamına gelir ki, bu da bu ülkeden ve insanımızdan ümit kesmem için yeterli sebeptir. Neyse ki basiretli halkımız bu zihniyete hemen hiç prim vermiyor.


Muharrem İnce


Siyasi yetenekleri olan bir isim. CHP şayet bu seçimde de kendisine bir fırsat verseydi Erdoğan’ı rahatlıkla devirirdi. Ama bende bıraktığı genel intiba ciddiyetsizlik ve siyasetinde ilkesel duruş zeminine hiç dikkat etmemesi. Gerçi “Hangisi dikkat ediyor ki?” diyebilirsiniz. Orası da doğru, ama İnce’ninki çok ileri seviyede. Mesela muhalefet çatı aday olarak KK’yı değil de İnce’yi gösterseydi, bugün milliyetçi, Kemalist söylemlerle oy toplamaya çalışan İnce’yi tıpkı Kılıçdaroğlu gibi PKK ile kol kola görecektik. Ya da şu anda hasbelkader ikinci tura kalsa tüm seçim retoriğini anında değiştirebilecek tıynette bir siyasetçi.


Bütün bu karamsar tabloya rağmen ilk turda Muharrem İnce’ye oy vermeyi planlıyorum. Bu tamamen protesto oy. Seçileceğini bilsem kesinlikle vermem. Hem iktidarın hem muhalefetin çıkardığı adayı hiç beğenmediğimi göstemek adına İnce’ye oy atacağım. Ayrıca bu tercihimin CHP kanadının İnce’ye salyaları akarak saldırımasına da bir tepki mahiyeti olacak.


Olmaz ama diyelim ki İnce ikinci tura kaldı. Kesinlikle oy vermem.


Kemal Kılıçdaroğlu


İkinci tura kalması beklenen iki adaydan biri. Şunu unutmayalım ki bu seçim Türkiye’yi elinden kaçırmış genelde Batı İttifakı, özelde ABD ile kendisine bağımsız alan yaratmaya çalışan derin Türk Devleti arasında bir güç yarışına dönüştü. ABD’nin bu seçimdeki vekilharcı Kemal Kılıçdaroğlu. İkinci Dünya Savaşı’ndan 2010’lara kadar Türkiye’de istediği gibi at koşturan ABD yönetiminin ülkemizi yeniden kendi çıkarları doğrultusunda dizayn edebilmek adına gerekli siyasi kararları alması için görevlendirdiği bir isim. Masasında Kürt bölgesini özerkleştirerek ülkeden koparma, Kıbrıs’ı AB’ye bırakma gibi oldukça sert planların yanında, ülkeyi kısa vadede Batı kültürüne yakınsatma ve uzun vadede teslim etme gibi daha da tehlikeli ve fakat yumuşak geçişli  hesaplar da var.


Erdoğancılar kızacak ama iktidara gelirken Erdoğan da tıpkı Kılıçdaroğlu gibi ABD destekli bir taşeron olarak seçime girmişti. Tezkereyle Güneydoğu’yu, referandumla Kıbrıs’ı vermeye çalışmış ama muvaffak olamamıştı. Erdoğan’ın iktidarda kalma pahasına yaptığı bu iki hamlenin sonuçlarıyla alakalı bir öngörüsü yoktu. Ama Allah ülkeyi korudu ve Irak tezkeresi Meclis’ten geçmediği gibi Güney Kıbrıs da referandumda “hayır” diyerek birleşmeyi reddetti. Sonrasında “Çözüm Süreci’yle ikinci hamle yapıldı ve Güneydoğu’da yaratılan alan sayesinde bölge halkı PKK’nın sivil yapılanmaları üzerinden ruhen ülkeden kopma kıvamına getirildi.


Erdoğan’ın mevzuya uyanması bir hayli geç oldu. Şimdi Erdoğan’ın belli bir yere getirdiği projenin devamı Kılıçdaroğlu tarafından iyice olgunlaştırılmak isteniyor. Muhtemelen Kılıçdaroğlu da tıpkı Erdoğan gibi iktidara gelebilme adına ABD’nin projelerini hayata geçirmekten beri durmayacak. Belki kendisi ne olup biteceğinin farkında değil, ama arkasındaki ekip gayet farkında. Böyle bir adama oy verilir mi? Tabi ki verilmez. Şu soruyu sorma hakkınız var; Madem öyle, zamanında niye Erdoğan’a oy verdin? İki maruzatım mevcut. Birincisi olan biteni göremeyecek kadar cahildim. İkincisi ülkeyi kendi malı zanneden ve sterotip vatandaş üretmek adına halkının tüm renklerine zulmeden bir devlet mekanizmasından fazlasıyla mustariptim/mustariptik.


Recep Tayyip Erdoğan


İkinci tura kalacak diğer adayımız. Şu anda uluslararası duruşu ve Türkiye’ye çizdiği yol haritası tam istediğim gibi. Erdoğan’ın bugüne kadar kadar gerçekleştirdiği sosyal reformlar benim bir zamanlar hayal ettiğimin bile ötesinde. Her şey ideal gözüküyor değil mi? Maalesef değil.


Erdoğan’ın siyasi kabiliyetlerini ve karizmasını konuşmaya bile gerek yok aslında. Dünyada son yüzyılın açık ara en başarılı siyasetçisi. Arkasında ne Putin gibi politbüro, ne Şi gibi Komunist Parti olmadan sadece demokratik enstrümanları kullanarak siyaset arenasında çeyrek asırdır fırtınalar estiren bir lider. Üstelik bunu merkez sağ veya merkez sol ideolojilerle değil radikal sayılabilecek bir ideolojinin bayraktarlığını yaparak başardı.


Erdoğan yola başlarken (FETÖ ve Batı), ilerlerken (dışlanmış halk kitleleri) ve işi olgunlaştırırken (MHP, derin devlet yapıları) sürekli partner değiştiren, hedefe ulaşma ve iktidarda kalma adına reel politiğin bütün parametrelerini ustaca hayata geçiren bir siyaset dehası. Niccolo Machiavelli'yi mezarında ters döndürecek kadar mahir bir politikacı ve devlet adamı.


Erdoğan aynı zamanda bu toprakların gördüğü en çalışkan devlet adamı. Verimliliği tartışılabilir, ama çalışkanlığı asla. Tarihe şamil kıyaslama yapınca Atatürk fetişistleri çok alınıyor. Çünkü onlara göre “en iyi” olan ne varsa hepsi Atatürk’e ait. Şöyle söyleyeyim. Cumhurbaşkanı iken Ankara’yı terk edip Dolmabahçe Sarayı’na yerleşen ve sabahlara kadar içki alemi yapan Atatürk çalışkanlık konusunda kıyaslansa kıyaslansa Mesut Yılmaz’la kıyaslanabilir.


Daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi Erdoğan 15 Temmuz sonrası yaşadığı süreçte psişik, sosyal, teolojik ve bedensel travmaların farklı ölçülerde harmanıyla bir ruh haline girdi. Bu süreç sonunda bugüne kadar inşa ettiği abidenin kolonlarına baltayla saldırır hale geldi. Ülkeyi batırmak üzere ve yanlıştan da bir türlü dönmüyor. Etrafında kendisini uyaracak adam da bırakmadı. Benim gözümde Erdoğan’a oy vermekle Kılıçdaroğlu’na oy vermek arasında bir fark yok. Bunun gerekçelerini yazı dizimin son kısmında ayrıntılarıyla vereceğim.


Dört CB adayını değerlendirmeye tabi tuttuğum bu yazının hülasası şu şekildedir: Elbette mevcut adaylardan biri CB seçilecek. Şahsım adına bu seçimde halihazırdaki adayların hiçbirisinin göreve gelmesine -tek reyimle de olsa- katkıda bulunmak istemem. Bu vebali üstlenmek isteyen varsa buyursun üstlensin.


Son bölüme geçmeden önce araya siyasetin diğer bileşenlerini değerlendiren bir bölüm sokmak istiyorum. Babacan, Davutoğlu, Karamollaoğlu, Bahçeli. Sizi unuttum sanmayın.


Sonraki bölüm için lütfen tıklayın.
Önceki bölüm için lütfen tıklayın.

Yorumlar

  1. Şu anki Erdoğan'ın (ve derin/paralel devletin) ABD ve diğer dış güçlerden bağımsız olduğu görüşünün temenniye dayandığını düşünüyorum. Basit bir mantığım var:

    Sıkı Erdoğancı kesimden birçok kişi her fırsatta, soluğu İngiltere, Amerika gibi Batı ülkelerinde alıyor. Erdoğan ailesi ve yakın çevresi de öyle.

    Psikanalizde şöyle denir: Bir insanın bir şeye aşırı düşmanlık etmesi, aslında o şeye yönelik şiddetli arzularını bastırma mekanizmasıdır. Erdoğancıların koyu Batı düşmanlığı, aslında şiddetli Batı kompleksini bastırmanın bir sonucu.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hayır ondan ziyade Çin yayılmalıcığı ekseninde değişen dünya dengesinde derin devletin tercihini batı ekseninden taraf olmasından kaynaklanıyor. Yarın hükümet değişse bile bu değişmeyecektir.

      Sil
    2. Derin/paralel devletle Erdoğan'ı ayırmam lazımdı. Yukarıda yazdıklarım Erdoğan için esas olarak

      Sil
  2. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Yorumlarınız küfür, hakaret vs içermediği müddetçe, en sert eleştirileri dahi içerse yayınlanacaktır.