Seçim Senaryoları (3)

Erdoğan bugüne değin Kılıçdaroğlu’yla kedinin fareyle oynadığı gibi oynamıştı. “Ben kazanamazsam bırakırım, sen kazanamazsan sen de bırak”, “Kendisi aday olmaya cesaret edemiyor, başkalarını aday gösteriyor” şeklinde Kılıçdaroğlu’nun zayıflığıyla dalga geçiyordu. Ama bu seçimlerde bu türden kelamlar edemiyor. Yanıdakiler sürekli Erdoğan’ın açık ara önde olduğunu vurguluyorlar, ama Erdoğan bal gibi pabucun bu sefer pahalı olduğunu biliyor.


Patron Çıldırdı


Erdoğan’ı yıllardır izliyoruz. Verdiği sözü tutan, makul vaadlerde bulunan, ülkenin ekonomisine zarar verecek aksiyonlara prim vermeyen bir siyasetçiydi. Bu seçimde çok farklı bir Erdoğan görüyoruz. Bir seçim öncesinde dağıtılabilecek neredeyse tüm ekonomik rüşvetleri verdi. Hala her gün bu rüşvetlere bir yenisini ekliyor. Ülke ekonomisinin önümüzdeki yıllarını temlik altına alacak bu uçsuz bucaksız ulufe dağıtımı ikinci tur öncesi iyice zıvanadan çıkabilir. Erdoğan bugüne kadar hep özgüveni yüksek şekilde girdiği seçimlere ilk defa bacakları titreyerek giriyor.


Ülkenin İzzeti Nefsi


Daha önceki yazılarımda belirttim. Bir insanın parasız kalma seçeneği vardır, onurunu yitirmektense yarı aç yarı tok yaşayabilir ve hatta açlıktan ölmeyi yeğleyebilir. Ama devletlerin böyle bir lüksü yoktur. Erdoğan ekonomiye dayattığı takıntılı doktrinle kendi ayağına sıktı. Bir yandan seçimi kaybetme korkusu yaşıyor, diğer yandan sırf parasızlık yüzünden ülkenin çıkarlarına ve prestijine halel getiriyor. Parasızlıktan dolayı beş sene evvel katil ve darbeci dediği üç Ortadoğu tiranına selam çakmak zorunda kaldı.


G-20 zirvesinde selamını bile almadığı katil Muhammed Bin Selman’ın ayağına kadar gitti kucakladı, sonra Türkiye’ye davet edip Arapça şarkılar eşliğinde yemek yedi ve uçağa kadar uğurladı. Erdoğan’ın suratından düşen bin parçaydı. Selman da hep gevşek gevşek sırıtıyor, bu kadar büyük cürumu bu kadar ucuza kapatmanın şaşkınlığı ve keyfini bir arada yaşıyordu. Erdoğan kendi ülkesinde adam boğazlayan oğlu yaşındaki bir züppenin önünde düştüğü hale yanıyordu besbelli. Biz ne yapalım peki? Koca Türkiye Cumhuriyeti CB’nın düştüğü bu acıklı hal bizi yaralamıyor mu sanıyorsunuz? Şahsen ben ülkem adına yerin dibine girdim. İşte devlet parasız kalırsa böyle mahçup oluyor.

15 Temmuz darbesinin finansörü ve darbe sırasında can veren yurttaşlarımızın kanında parmağı olduğu ima edilerek yıllarca suçlanan ve posta konulan BAE’ne de yine parasızlıktan zeytin dalı uzatılmamış mıydı?


Rusya’dan seçimlere kadar doğalgaz ödemelerini ötelemesini istedik ve Rusya da bunu kabul etti ama önemli bir şartı vardı; Esad’la masaya oturun. Erdoğan mecbur kabul etti. Yukarıda belirttiğim gibi seçim aslanın ağzındaydı ve çok fazla ekonomik seçim rüşveti vermesi gerekiyordu. Gelin görün ki kasa da tamtakırdı. Hani bir laf vardır ya Türkçemizde; “İpin ucu bir kere p.ştun eline geçmişti”. Sazı eline alan Esad ağır şartlar öne sürerek, nazlanarak Türk diplomatları aylardır eziyor. Zor bela bir araya geldiler. Paran yoksa bütün bu zilletlere katlanırsın işte.


Erdoğan, kardeşim dediği, iktidara gelirken ve sonrasında hep arka çıktığı rahmetli Muhammed Mursi’yi zindanlarda çürüten ve sonunda ölüme sürükleyen, binlerce gösteriyi kurşunlatan Sisi’ye de selam çaktı. Devletler arasındaki husumet ilelebet sürmez. Bazen yumuşatmak gerekir. Yukarıda saydığım üç yumuşama adımı tamamen Erdoğan’ın kendisini ve ülkeyi düşürdüğü zavallı durumdan kaynaklanıyor. Ancak Mısır’la yumuşama konusunda mesele yine ekonomik olsa da Erdoğan’ın doğru bir yaklaşım gösterdiğini görüyoruz. Zira kasamız tıka basa dolu olsaydı da bu yumuşama zaruriydi. Çünkü Doğu Akdeniz’de bulunan devasa doğalgaz rezervlerinin paylaşımı konusunda zorlu bir satranç oynanıyor. Yunanistan’a karşı elini güçlendirmek zorunda olan Türkiye Mısır’la koalisyon yapmak durumunda.


Erdoğan siyaset ve devlet arenalarında insanüstü bir koşuşturmacada bulundu. Vücudunu öylesine hor kullandı ki şu anda yaşının çok fevkinde ağır sağlık problemleri yaşıyor. Son olarak canlı yayında rahatsızlandı, Allah şifa versin. Ama bu da kendi suçu. Devlet işlerinin en ufak ayrıntılara kadar karışıp günde 20 saat mesai yapmak doğru bir yönetim şekli değil. Her şeyi kendi uhdesinde toplamaya çalışıyor. Tıpkı Ecevit’in son zamanları gibi ayaklarını sürüyerek yürüyen, toplantılarda uyuyan, eski Erdoğan’ı mumla aratan bu biyolojik ve mental yıpranmanın vatandaş da farkında.


Ekonomiyi alt üst etmiş, bedenen ve zihnen çökmüş bir Erdoğan bu haliyle bile seçimi kazanabilir. Muhalefetin bu kadar hata yaptığı bir ortamda kazanılan zafer Erdoğan’ın başarısı değil muhalefetin beceriksizliğinden olacaktır.


Medyada konuşan Ak Partili yetkililer artık ekonomiden, refahtan bahsetmiyorlar. Kılıçdaroğlu’nun ABD uşaklığı yapacağından, PKK yardakçılığından dem vuruyorlar. Söyledikleri yanlış da değil. Bu yöntemle sonuç alabilirler ve Erdoğan yeniden başkan seçilebilir. Ama gerçek şu ki, kendini, başarılarını anlatmak yerine rakibinin zaaflarını ve tehlikesini işaret ederek oy istemeye başlamışsan sen aslında tükenmiş bir lidersin (partisin) demektir.


1997’den beri düzenli oy kullanıyorum. Ama hiçbirinde bu kadar umutsuz olmamıştım. Gönül rahatlığını geçtim, kerhen bile oy verebileceğim bir seçenek olmadan sandığa gideceğim. Neden bu kadar karamsar olduğumu bir sonraki yazımda etraflıca açıklayacağım.


Sonraki bölüm için lütfen tıklayın.

Önceki bölüm için lütfen tıklayın.

---------------------------




Yorumlar

  1. Seceneksizlik eskiden çok daha yoğundu, ancak CB ve MV seçiminin birarada olması, üstüne üstlük ittifaklar sayesinde hemen hiçbir partinin baraj sorunu kalmaması seçmene kerhen oy verse bile bu mesajı net bi şekilde verebilme imkanı sunuyor.

    YanıtlaSil
  2. Yok artık. Sinan Oğan’ı göz ardı etmişsin. Bence tek aday var içimizin sineceği, kesinlikle o. Sana bir de Sinan Bey kritiği yapmak yakışır.

    YanıtlaSil
  3. Çocuk istismarları, kadın cinayetleri, adaletsizlikler, fetö borsaları, eğitim sistemsizliği. Kaotik bir yönetim sistemi. İnsan hakları ve demokrasi problemleri. Her şeyi yaz beyim. Liyakatsizlik ve sadakat üzerine kurulu, istibdat yönetimi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hepsi haydi yazdığın gibi olsun da, en son kelime istibdat nerden çıktı? İstibdat olan yerde ne böyle bir yazı yazılır yayınlanır ne de böyle bir yorum yapılabilir. İstibdat olan yerde ağzını açan başka ülkeye gitse bile parça parça dogranip asit kuyusuna atılır.

      Sil
    2. Siz ikiniz aynı kişi misiniz? Tamam adınızı gizleyin de bari kod adı kullanın da karıştırmayalım. Aynı kişiyseniz o zaman psikiyatrik bir problem var :)

      Sil
  4. Erdoğan nın seçim rüşvetlerinden bahsederken muhalefetin seçim rüşvetlerine değinmemişsiniz. Daha önce bahsettiğiniz HDP ye rüşvet Erdoğan dan değil Kılıçdaroğlu ndan geldi. Kılıçdaroğlu eğer seçilir. ve sözünde durursa ülkenin bölünmeye gideceği belli ve artık doğu illerinin vatandaşlar için güvenilir olacağının garantisi yok. Bu durumda eylemlerle ülkenin kaotik bir sürece sürükleneceği ortada.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Konu Erdoğan'dı onu yazdım. Kılıçdaroğlu'nu da yazacam. Her şeyi zıttından tutmayın.

      Sil
  5. Erdoğan'ın diğer hataları bir yana, ekonomi yönetimindeki en büyük hatası negatif faiz politikasıyla kredileri aşırı miktarda pompalamak oldu. Bunun sonucunda, kısa vadede 2017-2018'deki emlak krizini hafifletti. Hem emlak piyasasına, hem de diğer sektörlere büyük para girişi oldu. Resesyonun neden olacağı işsizlik artışı engellendi. Ancak bu politikanın yan etkisi olarak, önce kur, sonra enflasyon patladı. Muazzam bir servet transferi gerçekleşti, emekçi kesimden rant ve sermaye sınıflarına doğru. Ekonomide çok büyük verimsizlikler oluştu. Yıllardan beri meydana gelen tüm ekonomik problemler bu büyük politika hatasıyla ilişkili. Bu yolun çıkışı yok. Ne kadar uzun süre bu politika devam ederse, o kadar büyük bedel ödeyeceğiz. Bu yüzden, bu dönem Akparti'nin seçimi kaybetmesi, hem onların uzun vadeli geleceklerinin hem de Türkiye'nin lehine olacaktır.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Yorumlarınız küfür, hakaret vs içermediği müddetçe, en sert eleştirileri dahi içerse yayınlanacaktır.