Seçim Senaryoları (2)

Dört partiden müteşekkil Millet İttifakı bir önceki seçimde HDP ile doğrudan irtibatlı değildi. Bu seçimde Deva ve Gelecek partilerinin katılımıyla altıya çıktı, ancak bu sefer HDP’nin bu masayla CHP üzerinden yoğun irtibatı mevcut. Bunu tüm Türkiye biliyor. Doğal olarak siyasi yelpazenin sağ tarafına konuşlanmış diğer beş bileşeni de biliyor. Herkesin bildiği başka bir gerçek daha var; HDP tüm emirlerini Kandil’den alıyor.

HDP gibi PKK’nın siyasi ayağını yürüten bir partinin masada gizli ortak olması muhafazakar tabanlı dört parti için bile açıklanması zor bir durum. Hele ki milliyetçi söylemlerle piyasa yapan İyi Parti için ilkesel açıdan omurga kırılmasına sebebiyet verecek cinsten bir tenakuz. Hatta CHP seçmeni içerisinde genişçe bir seçmen kitlesi için de ense karartıcı bir ilişki seviyesinde. Sırf bu sebeple bu ilişkiyi CHP tarafı üstü örtük yürütmeye özen gösteriyordu. HDP de bunun farkındaydı ve fakat gerek geçen seçimlerde gerek şimdiki süreçte görmezden gelinilmeye, isimlerinin zikredilmemesine karşı alınganlık gösteriyorlardı.

Dört muhafazakar, bir seküler ve bir milliyetçi partiyi HDP ile aynı yolda yürümeye sevk eden ortak amaç Erdoğan’dan kurtulmak. Bazıları kuyruk acısıyla, bazıları ideolojik düşmanlıkla Erdoğan’dan nefret eder konumdalar. Erdoğan son 2-3 yıldır hiç anlamadığı ekonomiye takıntıları üzerinden yön vererek ülkeyi ekonomik buhrana sokunca insanların Erdoğan’a olan güveni sarsıldı. Erdoğan şimdi indirilmezse daha ne zaman indirilebilirdi ki? Yedi benzemez diye tarif edilen bu ittifak fazlasıyla heyecanlanmış durumda. Seçimi kesin kazanacaklarını düşündüklerinden zaferden pay kapma derdine düştüler.


Burada HDP’yi biraz masaya yatırmak gerekiyor. Türkiye’de seçmen kitlesine en hakim parti. Neredeyse “Vur de vuralım, öl de ölelim” psikolojisiyle hareket ediyorlar. Parti yönetimi Erdoğan’a oy vereceğiz dese silme Erdoğan’a oy verecek bir güruh. HDP’nin seçmen kitlesi üzerinde sadece psikolojik hakimiyeti yok, aynı zamanda demografik vukufiyeti de var. Hatırlayın, partilerinin kapatıldığı dönemde bağımsız adaylarla seçime girerken adeta ince işçilikle seçmenlerini azami milletvekili çıkarabilecekleri sayıda oy tercihlerine yönlendirebilmişlerdi. Bu doğrudan adanmışlık içeren örgütsel bir kurgudan başka bir şey değil.


Kılıçdaroğlu’nun aday olmasından sonra HDP aday çıkarmaktan vazgeçti. Böylece herkesin malumu olan Kılıçdaroğlu-HDP iltisakı resmiyet kazanmış oldu. Bu seçimde muhalefetin yaptığı en büyük hata bence bu oldu. Yarın Kılıçdaroğlu seçimi kazanamazsa en çok HDP ve dolaylı olarak PKK ile olan işbirliğinin ifşa olmasından dolayı kazanamayacak. Göreceksiniz Ak Parti en çok buradan yürüyecek CHP’nin üzerine.


Kendi seçmeni üzerinde tartışılmaz bir otoritesi olan HDP şöyle yapabilirdi pekala. Kılıçdaroğlu’yla görüştükten sonra “Karşımızda devletçi refleksler kuşanmış bir CB adayı bulduk, Kılıçdaroğlu’na destek vermiyor ve kendi adayımızı çıkarıyoruz” şeklinde bir açıklama yapsa ve adayını çıkarsaydı Kılıçdaroğlu büyük bir yükten kurtulurdu. Böylelikle bugün Muharrem İnce’ye giden oyların büyük kısmını elinde tutabilirdi. Seçim ikinci tura kalınca HDP “Biz iki adaya da destek vermiyoruz” deyip tabanına gizliden “Siz açıklamalara itibar etmeyin ve Kılıçdaroğlu’na oy verin” şeklinde bir emir yollasaydı Kılıçdaroğlu güle oynaya kazanırdı seçimleri. Ama bir kez ok yaydan çıktı.


Şimdi artık Kılıçdaroğlu’nun ikna etmesi gereken iki kitle var; Alevi alerjisi olan Sünni kitle ve PKK alerjisi olan milliyetçi kitle. Elindeki tek koz da bu insanların aynı zamanda Erdoğan alerjisi taşımaları. Yani seçimin kaderini Erdoğan nefretinin milliyetçi ve mezhepçi reflekslere galebe çalıp çalmaması belirleyecek. Seçim sonuçlarını bir türlü tahmin edmememin ikinci sebebi de işte bu.


Kılıçdaroğlu’nun iki gün önce yayınladığı bir videoda Alevi olduğunu beyan etmesi bence bu seçimin en faydalı tarafı oldu. Bugüne kadar kimliklerinden dolayı ötekileştirilmiş Alevi cemaatin toplumsal kabullerde normalleşmesi adına devrim niteliğinde bir hareketti. Kılıçdaroğlu’nu (veya ona bu aklı verenleri) tebrik ediyorum. Gerçi anladığım kadarıyla Erdoğan’dan haz etmeyen genç kitlenin Muharrem İnce’ye kaydığını düşünerek bu videoyu hazırlamış. Zannediyor ki gençler Alevi olduğu için kendisine oy vermekten imtina ediyorlar. Yazının ilk bölümünde altını çizdiğim gibi gençler bu türden ayrımlara pek prim vermiyorlar. Elbette Alevi olmasından dolayı bir kısım gençler kendisine mesafe koymuş olabilir. Zira büyük çoğunluğu (yaklaşık %85) Erdoğan’dan haz etmeyen genç kitlenin hatırı sayılır bir kısmı muhafazakar aile çocuğu ve bunlardan bazıları aileden aktarılan Alevi önyargısını aşamamış olabilirler. Ama bu oranın çok yüksek olmadığını düşünüyorum. Bence heybedeki turpun büyüğü HDP rahatsızlığı.


Gerek genç kitlede gerek yetişkinlerde Kılıçdaroğlu’nun HDP ile olan yakın ilişkisinden rahatsızlık duyan genişçe bir kitle var. Parti parti inceleyelim.


CHP’nin kendi seçmeninin en az yarısı bu ilişkiden rahatsız, ama Erdoğan’a karşı ideolojik bir nefretleri var ve bu nefret ilk bölümde bahsettiğim gerekçelerle daha da büyümüş durumda. Bu kitle Alevi olmasından dolayı Kılıçdaroğlu’na rezerv koymaz. Ama küçük bir kısmının PKK gerçeğinden dolayı elleri oy vermeye gitmeyecek. Kalan kesim de belki içi kan ağlayarak KK’na oy verecek.


İyi Parti seçmeninde de Alevi rezervinin çok yüksek olduğunu düşünmüyorum. Ama CHP’ninkinden daha fazla olduğu kesin. Gel gelelim tamamına yakınında PKK yakınlığının yüksek tedirginlik oluşturduğunu düşünüyorum. İyi Parti’nin MHP’den kopmasının temel motivasyonu Erdoğan karşıtlığı. Şu anda en acınacak seçmen kitlesi İyi Parti’ninki. Kırk katır mı kırk satır mı arasında kalmış durumdalar. Hemen hepsi İyi Parti’nin makul bir aday çıkmazsa masadan kalkmasını bekliyordu ve nitekim Akşener de gemileri yakacak açıklamalarla masadan kalkmıştı. Muhtemelen ağır şantaja uğradı ve rezil olma pahasına masaya döndü. Bu büyük hayal kırıklığında geçici olarak Muharrem İnce’ye sığınan bir kitle var. Ama bu kitle ikinci turda kime oy vereceğine çok zor karar verecektir. Bir kısmının sandığa gitmeyeceğini kestirebiliyoruz.


Diğer dört muhafazakar eksenli partide hem Alevilik hem PKK ilişkisi önemli bir faktör. Bu partilerin seçmeninden de sandığa gitmeme veya Erdoğan’a oy verme eğilimleri yüksek oranda görülebilir. Böylesi kritik bir seçimde toplam oyları %3’ü geçmeyen bu partilerin oyları da önem kazanıyor.


Muhalefet seçimi ilk turda bitirmek üzere bir kurgu inşa etmiş. Bu hesabı bozan Muharrem İnce’ye korkunç bir öfke kusuyorlar. Klasik ve sosyal medyadan ağır bir linç kampanyasıyla İnce’ye saldırıyorlar. Oy oranının %3 olduğunu iddia ediyorlar. Ben o kanaatte değilim. Bu ülkede yaygara yapmadan siyaset yapan sessiz bir kitle var. Mahalle baskısına karşı susuyorlar ama sandıkta bildiklerini okuyorlar. Muharrem İnce %10’u geçerse hiç şaşırmam. Bu Muharrem İnce’nin karizmasından veya iyi bir aday olduğu düşünüldüğünden değil, diğer iki adaya oy vermek istenmediğinden olacak.


Seçim’in kaderi Muharrem İnce’nin elinde değil, İnce’ye oy verenlerin elinde. Muharrem İnce herhangi bir aday lehine seçimden çekilse oyları da peşinden sürükleyemez ve hatta ters tepki bile yaratabilir. İşte Erdoğan ve PKK nefretinin bu kitledeki karşılığı ne orandaysa, seçim de o oranda sağa veya sola kayabilir.


Sonraki yazımda Erdoğan’ın cephesine göz atacağım. Tüm okurlarıma iyi bayramlar diliyorum.


Sonraki bölüm için lütfen tıklayın.

Önceki bölüm için lütfen tıklayın.





Yorumlar