(7) İşte O Kürtler...
Barış Süreci
devlet için “Ben üzerime düşeni yaptım” imajı açısından anlamlıydı. Artık kan
akmasın, kavga bitsin, huzur gelsin mesajıydı. Ama PKK durumdan vazife
çıkararak kürt bölgesinde devletçilik oynamaya teşebbüs etti, devleti dize
getirdiklerine dair vehme kapıldılar. O dönem bölgedeki illerin ve ilçelerin
çoğunluğu HDP’li belediye başkanları tarafından yönetiliyordu. Mardin Belediye
Başkanı Ahmet Türk’ü hariç tutarsak, belediye başkanlarının tamamı resmiyette
HDP’li, fiiliyatta PKK’lı bir yönetim şekli sergiliyordu. Kandil’den ne emir
gelirse harfiyen yerine getiren bu belediyelerin, yerel yönetimlerinin esas
görevi olan belediyecilik hizmetlerini asgari seviyede tutup, bir takım hilelerle
dağa para aktardığını sağır sultan bile biliyordu.
Halk
arasında PKK fanatiği olan insanlar bunu makul karşılayabiliyorlardı. Ne de
olsa asıl amaç devlet kurmaktı. Devlet kurma işini kim üstlenmişti? PKK. O
halde PKK’ya para aktarmak en doğru yatırımdı. Oysa o şehir ve kasabalarda yaşayan
halkın çoğunluğu bu durumdan hoşnut değildi. Belediyecilik hizmetlerinin kötü
olmasından rahatsızlık duyuyorlardı. Böyle bir yönelim olduğunu, yerel ve genel
seçim sonuçları arasındaki net farklardan rahatlıkla görebilirsiniz. Sonuçta
onarılması gereken yollar, temiz içme suyu ihtiyacı, toplanması gereken çöpler
vardı. Doğu’nun tamamına yakınını gezdim. Bir kasaba ya da şehre girdiğimizde o
şehrin HDP’de olup olmadığını hemen anlayabiliyorduk. Tamamına yakını bakımsız
ve kasvetliydi. PKK kurmayları reel politik denen şeyden bihaberler. Bir takım
insanlar fazlasıyla idealist olup bu politikaları sineye çekebilirdi. Ama
insanların büyük kısmı, günlük hayatının konforundaki erozyondan mustarip
oluyordu.
Bu arada
meydanı boş bulan PKK şehir yapılanmalarıyla bir çok genci bünyesine katmış,
kendisine ait paralel bir yönetim kurmuştu. Gücü hak etmeden kesbedersen o gücü
kontrol edemezsin. PKK’nın şehirlerdeki toy gençleri, ellerindeki silahların
verdiği hoyrat saltanatla bölge sakinlerine ciddi manada ukalalık yapıyor ve eziyet
ediyordu. Halk da “Bunlar daha devlet kurmadan bu kadar zalimler, bir de devlet
kurarlarsa kimbilir nasıl tepemize binerler” diye düşünmeden edemiyordu.
PKK bölgede
öylesine hakimdi ki, polis kontrol noktaları kalkmış, paramiliter örgüt üyeleri
jandarma gibi yol kesip hesap sorar olmuştu. Ben de bu kontrol noktalarından
birisine tesadüf etmiştim. 8-10 kişilik bir gruptu. En önde 15-16 yaşlarında
bir delikanlı, omuzunda boyu kadar bir Kalaşnikof asılı olduğu halde
bekliyordu. Hanım yanımda olduğu için bizi kenara çekmediler. Belli ki talimatı
öyle almışlardı. Aile mahremiyetine saygı göstermek gibi bir prensipleri vardı.
Zaten maksatları birilerini enselemek değil, “Buranın kralı biziz” görüntüsünü
vermek, alan hakimiyetlerini göstererek halk nezdinde gelişebilecek olası bir
direncin belini kırmaktı. İşin garip yanı, bütün bunların jandarma karargahının
en fazla 500 metre ilerisinde vuku bulmasıydı.
PKK gençleri
bünyesine katarken başarılı ve bir o kadar ahlaksız siyaset güdüyordu. Zaten
başarıların çoğu, bünyesinde bir dizi ahlaksızlık barındırır (ticari,
toplumsal, siyasi, sanatsal vs). Köyleri, kenar mahalleleri basıp, ailesinin
gözü önünde gençleri alıp götürüyorlardı. Erkeksen hayır de. Bu gençlerin bir
kısmı dağa çıkmaya teşneydi tabi. Gençlerin dünyayı fethetmek için yanıp
tutuşan ruhları pasif bir şekilde, memleketin ücra bir köşesinde işsiz,
eğitimsiz ve parasız durmakla zaten fışkın vermeye hazır birer fidandı. Bir
kısmı da metazori alınıp götürülüyor, siyasi yüklemelerle PKK için
savaşabilecek kıvama getiriliyorlardı. Bir ergeni doldurmaktan, yönlendirmekten
daha kolay ne vardı ki? Çocuğunun ölüm haberi gelen aileler ya iyiden iyiye
devlet düşmanı oluyor, ya da içten içe PKK’ya lanet okuyorlardı. Ama büyük
kısmının oğlunu cepheye süren PKK’ya değil, oğlunu öldüren devlete düşman
kesildiğinin altını çizelim.
Başta erkek
çocuklarla başlayan eleman devşirme işi, gerekli sosyal dinamikler hazır hale
gelince kız çocuklarına kadar genişledi. Kürt toplumu, PKK üzerinden zerk
edilen modern algılarla kadınlara özgürlük konusunda zaten farklı bir platforma
evrilmeye başlamıştı. Bir süre sonra kadın komutanlarla köyler ziyaret edilip
kızlara mesajlar verildi. Birçok erkeğe komutanlık yapan bir kadın komutanın,
kadim kürt kültüründe kıymeti harbiyesi yerlerde sürünen kızlar için kısa
sürede bir idol haline gelmesi kaçınılmazdı. Bu psikolojiyle genç kürt kızları
dağa çıkmaya hazır hale geliyordu.
PKK
kendisine adam bulabilmek adına, kürt kültürünün egemen unsuru olan aşiret
hiyerarşisini kırmakla ilgili ciddi çaba sarfetti. Büyük oranda başarılı oldu
da. Aşiret hiyerarşisi Türkiye genelindeki toplumsal modernizasyon içerisinde
zaten yavaş yavaş kırılacaktı. Ama PKK bu süreci hızlandırdı. Artık bölgedeki
gençler, mensubu bulundukları aşiretin tepeden inmeci dayatmalarına çok da itibar
etmiyor. Bu bir bakıma sağlıklı bir toplumsal örgüye dönüşmek açısından faydalı
oldu. Eskiden seçimden seçime bölgeye uğrayan ve aşiretlerin önde gelen
isimlerini ulufelerle kendi safına çekmeyi başarabilen siyasi aktörler, bölgeye
daha sık uğramaya ve somut hizmetler götürmeye mecbur kaldılar. Aşiret
hiyerarşisi belli oranda kırılırken, yerini PKK’nın sert ve acımasız
hiyerarşisinin aldığını da belirtelim.
Erdoğan
iktidarında bölgeye yapılan altyapı yatırımları gözle görülür derecede artmış
durumda. Nüfus/yatırım oranına göre bakarsak Doğu ve Güneydoğu yatırımlarında
pozitif ayrımcılık yapıldığını da söyleyebiliriz. En ücra yerlere kadar duble yollar,
tüneller, köprüler yapılmış durumda, halen de devam ediyor (Bu yatırımlara
bizzat şahit oldum). Batı’daki bir çok insanın bu durumdan müşteki olduğunu
biliyorum. Hatta buradan hareketle “Verelim Doğu’yu ayrılsınlar” diyen çokça
kişiye rastladım.
Hazır yeri
gelmişken büyük kısmı Güneydoğu’dan kaynaklı kaçak elektrik bedelini ödeyen
insanımızın haklı isyanını gündeme getirelim. Bu kaçakların kahır ekseriyeti
toprak ağalarınca yapılıyor. Yani kaçak elektrik konusunda ortalama kürt
halkının bir kabahati yok. Özellikle Diyarbakır ve Urfa’daki toprak
baronlarının arazilerini suvarmak için yaptığı hırsızlığı kürt halkına yüklemek,
apaçık haksızlık. Ama toplumdaki mevcut önyargı nedeniyle en ufak fırsatta,
arkasına önüne bakmadan kürtleri hedef tahtasına koymak gibi bir eğilim var.
Batı’da nasıl devlet kaynaklarını sömüren, çalan sermaye sahipleri varsa
Güneydoğu’da da var. Ama kimse Batı’daki hırsızları eleştirirken kimliğiyle,
yani türk diyerek eleştirmiyor.
Çözüm Süreci
esnasında var olan alan hakimiyetine bir de resmi erki ekleyen PKK, kurduğu STK’larla
bölgedeki gençlere kürt milliyetçiliği, din düşmanlığı ve Batı eksenli yaşam
tarzı propagandalarını çok güçlü şekilde yapma fırsatı buldu. Şu anda kürt
bölgesinde 25 yaş altı gençlerdeki ateist oranı Türkiye’nin kalan kısmına göre
bir hayli yüksek. Bu da nesiller arası fark ve uyuşmazlığı hat safhaya çıkarmış
durumda.
Aynı dönemde
devletçi ya da PKK’ya mesafeli kişiler üzerinde PKK’nın ağır baskısı oldu. Bölgedeki
temaslarımda devletçi olup devlete oldukça öfkeli olan insanlar gördüm. “Bizi
burada PKK’nın kucağına terk edip savunmasız bıraktılar” şeklindeki şekva konuşmaları
mesnetsiz değildi. Bu dönemde bölgeyi terk edip Batı’ya göç eden aileler bile olmuş.
Devletin o dönemde öyle bir çivisi çıkmış ki, PKK şehirlere çok yakın yerlerde
açıktan karargahlar kurmuş ve sıkıştırmak istedikleri insanları gündüz gözüyle evlerinden
işyerlerinden alarak kendi karargahlarına götürüp sorgulamışlar, tehdit
etmişler. Esnaf ve işadamları haraca bağlanmış. Gidip devlet organlarına
şikayette bulunanlara sahip çıkılmasını bir kenara koyun, kimi zaman
müştekilerin isimleri -özellikle FETÖ mensubu polislerce- örgüte jurnallenmiş.
Hasılı,
Barış Süreci bir taraftan PKK’nın adam devşirme ve nüfuzunu/ideolojisini
genişletmesine fırsat verirken (gençler), diğer yandan da yine PKK’nın şımarık,
muvazenesiz uygulamaları yüzünden kimi insanlarda PKK’nın uzun vadede güven
teşkil etmeyen bir örgütlenme olduğuna dair ipuçları bırakmış (yetişkinler).
Bu arada
üniversitelerdeki PKK sempatizanı öğrencilere de hiç dokunulmadığından,
zembereğinden boşanan bir fütursuzlukla meydanın hakimi oldular. Kafasını
kaldıran, itiraz eden diğer öğrencileri sindirdiler. Arkalarında silahlı bir
örgüt vardı ve yaptıklarından hesaba çekilmeme lüksüne sahipti. Diğer gençleri
darp ve tehditle baskılamayı başardılar. Özellikle büyük şehirlerdeki kalabalık
üniversitelerde atmosfer büyük oranda PKK’nın egemenliğinde teşkil ediyordu.
Devletin
Barış Süreci’nden beklentileri boşa çıkmıştı. Yatışmasını bekledikleri örgütsel
ayaklanma tam tersine iyice gemi azıya almış, artık devlet kurma ve ülkeyi
bölme yoluna girmişti. Devlet, iki yıl kadar süren bu süreci sona erdirerek bölgede
konuşlanmış, mevzilenmiş müsellah örgüt üyelerine müdahalede bulundu. Kamuoyuna
yansımasa da, bölgeyi terör unsurlarından temizlemek için 500’den fazla
güvenlik görevlisi şehit oldu. Zaten bakımsız olan ve altı hendeklerle delik
deşik edilmiş şehirler iyice harabeye döndü. On binlerce insan göç etmek
zorunda kaldı. Kürt gençleri önemli bir nispette kaybedilmiş, PKK hem insan
kaynağı hem de ekonomik olarak palazlanmış, Suriye’deki örgütlenme ve savaşta büyük
kazanımlar elde etmişti. Yani Barış Süreci Türkiye’ye fazlasıyla pahalıya mal
oldu. Barış Süreci’nin iki avantajı oldu. Birincisi devletin barış için
gösterdiği iyi niyet, ikincisi de kürt halkının bir kısmında PKK adına oluşmuş
pozitif atmosferin sarsılmasıydı.
Birçok
ayrıntıyı atlamak zorunda kalıyoruz. Çünkü amacımız bölgenin son dönem tarihini
yazmak değil. Son durumun sosyopsikolojik tahlilini yapma niyetindeyiz ve bunun
için kısmen yaşanmış olaylara ve siyasete değinmek zorunda kaldık. Genel olarak
ana akım medyadan enformasyon alan türklere bazı gerçekleri göstermek
zorundaydık. Aynı şekilde birebir temaslarla yoğun şekilde PKK propagandasına
maruz kalan kürtlere bazı algıların nasıl oluşturulduğunu izah etme
durumundaydık.
Sonraki
bölümde kürt meselesiyle ilgili son tabloyu analiz edip mevzunun neden önem
taşıdığını anlatacağız. Ardından da gerilimin
nasıl sulha çevrilebileceğine dair çözüm önerilerini sıralayacağız.
Yazının devamı için lütfen tıklayınız.
Önceki bölüme dönmek için tıklayınız.
-------------------------------------------
Sitede yayınlanan yazılardan haberdar olmak için lütfen abone olunuz.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız küfür, hakaret vs içermediği müddetçe, en sert eleştirileri dahi içerse yayınlanacaktır.