Muhalefette Cadı Kazanı ve Cumhurbaşkanlığı

Bu aralar deprem izlenimlerimi yazıyordum. Fakat siyasette öyle büyük sarsıntılar oldu ki, mecburen deprem yazılarına ara verip siyasette olan biten üzerine şerhler düşmek zorunda kalıyorum.

Akşener’in 6’lı masadan kalkmasıyla büyük bir deprem geçiren siyaset dünyası, aslında Ekrem İmamoğlu’na açılan davada hapis cezasına karar verilmesiyle öncü bir deprem yaşamıştı. O günlerde Akşener, İmamoğlu’na sahip çıktığı için linç edilmiş ve CHP’yi dizayn etmeye çalışmakla suçlanmıştı. Bugün olan biteni anlamak adına geriye gidip bazı hamlelere bakmamız gerekiyor. Bu da onlardan birisidir.

Akşener çok önceden beri başbakan olmak istediğini söyleyen, son olarak da gerçek liderin apoletlerden vazgeçmesi gerek diyerek vurgu yapan bir yaklaşıma sahipti. Masadan kalkma kararını da bu söylemin arkasına sığınarak açıkladı. Yani “ben zaten baştan beri apolet sevdasından vazgeçtim (CB adayı değilim), ey Kılıçdaroğlu sen de vazgeç bu sevdadan, Erdoğan’ı devirecek bir aday belirleyelim ve ülkeyi bu gayya kuyusundan çıkaralım” mesajı veriyordu. Akşener’in niyeti buduysa gerçekten, siyasette çok nadir rastlayacağımız asil ve vatansever hareketlerden birisi olarak tarihe geçecek cinstendir. Ben öyle olduğunu düşünmüyorum. Daha önce de yazdım, Meral Akşener’in tüm hesabı CB olmak üzerine. Hala aynı iddiamda ısrar ediyorum, allem edecek, kallem edecek, bahaneler uydurulacak, en sonunda “madem öyle”ler çekilecek ve Akşener aday olacak.


Bu yorumu Akşener’in geçmişteki tavrına binaen yaptım. Henüz çiçeği burnunda bir parti başkanıyken bile CB adayı olmuştu. O tavrını derin devletin gizli aktörlerinin baskısıyla gösterdiğine dair iddialar var. Şayet derin devlet o seçimde Akşener’e bunu yaptırdıysa, bu seçimde de başka şeyler yaptırıyor veya yaptıracak demektir. Bu da bir seçenek olarak kenarda dursun.


Şu anda piyasada boy gösteren basiretsiz yorumculardan ve parti trollerinden ikrah ettim. Hepsi karşı tarfın tükendiğini, bu işin artık bittiğini söylüyor. Akşener’i siyasi mevta ilan edenler mi dersin, “Reis seçilmeyi garantiledi” diyenler mi dersin, Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığını kutlayanlar mı dersin… Ben hala son güne kadar çok fazla şeyin yerinden oynayacağını, seçime bir gün kala bile siyasi manevralar çekileceğini düşünüyorum. Seçimlere birkaç gün kala HDP’nin CB adayı adaylıktan çekildiğini ve partilerinin Kemal Kılıçdaroğlu’nu destekleyeceğini söylerse hiç şaşırmam mesela. Bu seçim çok büyük seçim, son güne kadar sahada yumruklar konuşacak.


On sene öncesine kadar Türkiye’de seçimler, ABD ve onların vekaletini yürüten derin devlet unsurlarıyla (ordu, basın, bürokrasi, yargı, sermaye), vatansever halk refleksinin mücadelesine sahne oluyordu. Halk, ABD’nin istemediği bir partiyi iktidara taşırsa bir şekilde o iktidar ehilleştiriliyor, ehilleşmese de çeşitli oyunlarla sahneden indiriliyordu. Son çare olarak askeri darbe seçeneği gibi şaşmaz bir enstrümanları vardı. Kafaları rahattı, şimdi öyle mi ya? ABD Türkiye’nin derin devletini elinden kaçırdı, derin devlet artık kendi seçenekleriyle masaya oturuyor, bir şahsiyeti ve özerk hesapları var.


Hasılı Mayıs ayında yapılması planlanan seçim esasen ABD ve Türk derin devleti arasında olacak. Erdoğan’dan Akşener’e, Kılıçdaroğlu’ndan Demirtaş’a sahada gördüğümüz diğer aktörlerin ideolojileri veya şahsi ihtiraslarını bu iki büyük aktörün manipüle ederek seçimde galebe çalmak için uğraştıkları küçük gereçler olarak görmek lazım. Derin devlet ABD’ye karşı çok daha avantajlı. Hem ev sahibi, hem de nihai kertede ellerinde silah bulunduran bir kitle.

Derin devlet Erdoğan’dan gayet memnun, ama gelin görün ki halk memnun değil. Hatta seçimlerin Erdoğan karşıtlığı ekseninde döndüğünü söylesek yanlış olmaz. Bu konuda şunu demekle yetineyim; bu muhalefet seçim kazanamaz, ama Erdoğan seçimi kendi kaybeder. Derin devlet de enayi değil. Erdoğan’ın kaybetme ihtimalinin bu kadar yüksek olduğu yerde yerine geçecek adayı belirlemek isteyecektir elbette.


Artık Meclis’in pek bir ehemmiyeti kalmadığından bütün kavga CB olmak üstüne dönüyor. Kulislerden sızan ve Kılıçdaroğlu’nun CB adaylığına destek karşılığında 6’lı masanın küçük ve hatta minik üyelerine onlarca milletvekilliği rüşvet vermesinden de anlaşılabileceği gibi TC’nin esas oğlanı cumhurbaşkanı. Bu arada sabahtan akşama kadar ilkeli duruş salvoları atan ve Erdoğan’ı siyasi pragmatizmle suçlayan Babacan, Davutoğlu ve Karamollaoğlu’nun yeterince rüşvet aldıklarında siyasi görüşü taban tabana zıt bir şahsın önüne kendilerini nasıl paspas yaptıklarını da gördük.


Akşener ta başından beri İmamoğlu’nu dolduruşa getirmeye çalışıyor. İmamoğlu bence CB’lığı için adı geçen adaylar arasında en pespaye karakter. Ama 6’lı masa tarafından ortak bir iradeyle aday gösterilseydi ilk turda CB seçilebilirdi. Diğer yandan Meral hanımın hesabı İmamoğlu’nu CB yapmak değildi bence. Erdoğan’ın bu kadar zayıfladığı dönemde Kılıçdaroğlu’nun ayranının kabaracağını ve kesif bir tutkuyla CB olmak isteyeceğini sezmiş ve karşısında tehlikeli bir rakip olacağına kanaat getirmişti. Haksız olmadığını da yaşanan gelişmelerden gördük. İşte bu yüzden KK’nun seçmen cephesini bölmek adına İmamoğlu’nu hep öne çıkardı. Hapis cezası sonrası sahnede İmamoğlu’na bütün gövdesiyle destek vermesi de bundandı.


Bu arada bir parantez açarak İmamoğlu davasında kararın siyasi olduğunu ve bu kararı verdiren gücün Erdoğan olmadığınını belirteyim. İlaveten biz de yargının hala bu kadar siyasileşmesi ayıbıyla birlikte yaşamaktan utanmaya devam edelim.


Sonuç olarak Akşener’in masadan kalkması birçok taşı yerinden oynattı. Gelinen durumda kartlar yeniden karılacak. Şunu ısrarla belirtmeliyim ki Akşener’in Cumhur İttifakı’na katılma ihtimali yok, bu tam bir ham hayal. Akşener ve kurmayları böyle bir karar alırlarsa oy oranları bir günde %3’ün altına düşer. Çünkü İyi Parti Erdoğan düşmanlığı üzerine vücud bulmuş bir parti. Yani bu ihtimali unutun. İyi Parti’nin masadan kalkması (veya kaldırılması) CHP borazancılarının söylediği gibi oy kaybına sebebiyet vermez. Hatta doğru adımları atarlarsa CHP’den oy bile devşirebilirler.


Akşener’in sahneye davet ettiği İmamoğlu ve Yavaş’ın Kemal Kılıçdaroğlu’na sadakat yenilemeleriyle gündem farklı bir hal aldı. Bu güne kadarki söylem ve tavırlarından en azından İmamoğlu’nun mevzuya atlaması gerekir diye düşünüyordum, belki çoğunuzda da böyle bir kanaat vardı. Ama hiç kafa göstermedi. Sanırım aldığı hapis cezasının arkasında hangi güçlerin olduğu kendisine fısıldandı ve şantaja maruz kaldı.

Biraz beyin fırtınası yaparak birkaç senaryo ortaya koyalım. Derin devlet Erdoğan’ın kazanmasını istiyor ve karşısına en zayıf aday olduğunu düşünerek Kılıçdaroğlu’nun çıkması için operasyon çekiyor. Diğer bütün adayları bloklayarak Erdoğan-Kılıçdaroğlu seçimine oynuyor ve buradan kesinkez Erdoğan’ın kazanacağını düşünüyor. Bu yanlış bir senaryo, çünkü derin devletin zekası burada bir kesinlik olmadığını bilecek kadar güçlü. Ama Kılıçdaroğlu’nun kazanması durumunda en son seçenek olarak örtülü veya açıktan darbe yapma güçleri var.


Başka bir senaryoya bakalım. Erdoğan’ın karşısına Mansur Yavaş’ı çıkarmak istiyorlar. Bunu da derin devletin has adamlarından Ümit Özdağ’ın Mansur Yavaş’ı sahaya çekmek için defalarca hamle yapmasından çıkarıyorum. Yani Mansur Yavaş, her ne kadar sadakat tazelese de, CB adayı olma ihtimali yüksek bir isim.


Daha yazacak çok şey var. Ama onları diğer yazılara bırakalım.

-------


Free counters!




Yorumlar

  1. Başkanlık sisteminin asıl amacı koalisyonların önüne geçmekti deniliniyordu. Şimdi seçim öncesinde koalisyonlar oluşturuluyor. Geldiğimiz noktada HDP nin kilit parti olması utançtır. Bu durum öngörülemedi mi ? Muhalefet içindeki sözde milliyetçinin sırf Erdoğan faşizminden buna hizmet ediyor olması da ayrı bi garabet.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Başkanlık sistemi yeni çağda çok efektif bir yönetim şekli. Ama sonradan anladık ki Erdoğan sırf başkan olmak istediğinden bu sisteme geçmiş. Arkada bir siyaset felsefesi falan yok. Yine başkan kalabilemek adına ittifak sistemine izin verdi. Ama o da şu anda hem kendi başına bela oldu, hem de ülkenin kaotik bir sürece girmesine sebebiyet verecek gibi duruyor.

      Sil
    2. Ittifak sistemine sonradan izin vermedi ki baskan olmak icin izin vermis olsun ve basina bela da olmadi.

      Sil

Yorum Gönder

Yorumlarınız küfür, hakaret vs içermediği müddetçe, en sert eleştirileri dahi içerse yayınlanacaktır.