Suriye Dosyası (9): Koşun! Toprak dağıtıyorlar
Arap Baharı’nın Suriye yansıması istenilen kıvama gelmişti.
Olayların yatıştırılması ve ülkenin istikrara kavuşmasını sağlayabilecek tek
ülke olan Türkiye’nin de masadan kalkmasıyla iç savaşa start verilmiş oldu.
Suriye Ortadoğu’nun
kalbinde yer alması hasebiyle bütün bölgesel ve küresel aktörlerin söz sahibi
olmak isteyecekleri bir coğrafya. Bu yüzden ülkenin kaosa yelken açması,
birçok ülkenin ve hatta ülke içi pek çok etnik ve dini grubun iştahını kabartmıştı.
Ülkedeki istikrarsızlık sadece Suriye’yi 30 yıldır demir yumrukla yöneten ve
istismar eden Baas ve yanlılarının uykularını kaçıracak bir gelişmeydi. Nitekim
geçen 7 yılın sonunda en çok kan
kaybeden Baas iktidarı olmuştur.
İran
İran yıllardır Suriye’de hatırı sayılı bir nüfuza sahipti. Suriye’nin İran endüstrisi için küçümsenemeyecek büyüklükte bir pazar olarak ticari değeri de bulunuyordu. Suriye, İran için İsrail üzerinde baskı kurmak için stratejik bir ortaktı. Diğer yandan İsrail tehdine karşı İran’ın desteği Suriye’ye güven veriyordu. Kader simbiyotik ilişki üzerinden bu iki ülkeyi birbirine düçar etmişti. Ancak İran üst güç olarak Suriye üzerinde yeterince hakimiyet kesbedememişti. Nitekim Baas kurmayları ufak bir fırsatta Türkiye ile flörte kalkışmıştı, kuş neredeyse avuçlarının içinden uçup gidecekti. İran Suriye’de daha güçlü, özellikle de askeri olarak daha etkin olmak istiyordu.
Koyu yeşil bölgeler şii nüfusun yoğun olduğu bölgeri gösteriyor. |
Humeyni’nin ölümünden sonra onunla aynı çizgide olan ümmetçi
kadro tasviye edilmiş, Şia bayraktarlığına soyunan mezhepçi kadrolar İran’ın
politikalarını daha çok şii dünyasının hamisi pozisyonu şeklinde
konuşlandırmıştı. Suriye’de yeteri kadar etkili olurlarsa eğitim, kültür ve
siyaset enstrümanlarını kullanarak, İran’dan başlayıp Irak’taki şii
topluluklarla devam eden ve Lübnan’a (Akdeniz’e) kadar uzanan şii kuşağının
eksik parçası olan Suriye’yi de kendi eksenlerine oturtabilirlerdi.
İç savaşın çıkması Suriye’deki hedeflerine ulaşma yolunda
İran’a ciddi fırsatlar sunacaktı. Sahadan gelen dedikodular, iç savaşın
çıkabilmesi için Suriye içindeki İran ajanlarının birçok provokatif operasyona
zemin hazırladıklarını söylüyordu. Baas her seferinde İsrail’i suçlasa da
İran’ın bu işte parmağı olduğu zikrediliyordu. 2018 yılı itibariyle İran, bu kargaşadan istediğini tam olarak
alamasa da hedeflerine kabul edilebilir seviyede ulaşmış görünüyor.
Rusya
90’lı yıllara kadar iki süper güçten biri olarak boy
gösteren Rusya, küresel aktörlüğün olmazsa olmazlarından Akdeniz jandarmalığını
Suriye’deki deniz üssünden kaim kılmıştı. Bir ara tökezlese de Putin döneminde
tekrardan toparlanmış ve sahnede yerini almıştı. Suriye iç savaşı başladığında
mevzuya öncelikle üst diplomasiden müdahil oldu.
Rus özel kuvvetleri Suriye'de operasyon hazırlığında. |
Baas iktidarının gitme ihtimali Rusya’yı tedirgin etmişti.
Akdeniz’deki yegane üssü tehdit altındaydı. Açıkçası Suriye’deki istikrarsızlık en çok Rusya’yı rahatsız edecekti.
Savaş başladığında doğrudan asker desteği vermese de silah olarak Suriye’yi
beslemeyi ihmal etmedi. Tartus deniz üssünde bulunan çok sayıda subay sürekli
Rejim’e danışmanlık hizmeti veriyordu. Suriye’nin kullandığı füze, uçak ve
tankların büyük kısmı Rusya menşeli olduğundan zaten bakım desteği için çok
sayıda askeri tekniker birliklerde görev yapıyordu.
Türkiye
Suriye’yle son dönemlerde geliştirdiği sıcak ilişkilerle
güney komşusunda ciddi mesafe kat eden Türkiye, ilişkiler bozulunca doğrudan
muhaliflerin kanadına destek verdi. Muhaliflerin güçlü çıkışıyla heyecanlanan
Türkiye, ülkedeki istikrarsızlıktan faydalanarak güzellikle nüfuz edemediği
Suriye’ye muhalifler üzerinden erişmeyi hedeflemişti.
Türk özel kuvvetleri (Suriye). |
Yazının 6. bölümünde zikrettiğim Türkiye’nin Suriye hülyasına çok sayıda
itiraz geldi. Ben ısrarla aynı yerde duruyorum. Dürüst olalım, bu ülkede büyümüş ve Osmanlı torunluğunu benimsemiş
herkesin kafasında neo-Osmanlı hayalleri bulunur; tıpkı Davutoğlu gibi.
Davutoğlu’nun bu rüyasının olabilirliğine dair ikna ettiği Erdoğan da bu işe
inanmış ve kendisine yol vermişti. Türkiye-Suriye birleşmesine dair senaryoları
ben uyduruyor değilim. Bizatihi Davutoğlu’nun yakın ekibinden aldığım
enformasyon üzerine zikrettim.
Devletler arası birleşmeler birdenbire olmaz. Kısa bir zaman
zarfında ortak bakanlar kurulu yapmak az mesafe midir? Dahasını söyleyeyim. Hepimizin zihninde Şam, Bağdat, Kerkük,
Batı Trakya, Musul, Halep hayalleri yok mudur? Davutoğlu da bizden biri,
Erdoğan da, Gül de. Pekala, İslam coğrafyasındaki hemen her gelişmeye
müdahil olma refleksini nereye oturtacaksınız? Tarihinizde imparatorluk varsa,
düşüp tökezleseniz de bir kez ayağa kalktınız mı hemen emperyal sevdalara
dalarsınız. Suriye de bu sevdalardan biriydi işte ve ülkedeki kargaşa
Türkiye’yi umutlandırmıştı. Bizim bu konuda rasyonel bir gerekçemiz vardı. Biz sömürgeci mantıkla yaklaşmamıştık milletlere. (Bkz. Başladık Neredesin?)
ABD
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra dünyada ağırlığını fazlasıyla
hissettiren ABD, Ortadoğu’ya da el atmıştı. Ama hala İngilizler kadar etkin
değildi. Özellikle Rusya’nın kalesi olan
Suriye’de hiç esamesi okunmuyordu. Suriye’deki kargaşa kendisine alan açmak
için aradığı fırsatı verecekti. Olaylar başladığında önceden hazırladığı
planlarla bir süre altyapı hazırladı. Muhaliflere dışarıdan siyasi ve askeri destek
verdi ve nihayetinde doğrudan müdahil oldu.
ABD özel kuvvetleri Suriye'de. |
Avrupa
İngiltere Ortadoğu’da her zaman en etkin ülke olagelmiştir.
Suriye’de zayıf da olsa nüfuzu vardı ve ingiliz ajanlar coğrafyanın tamamında
kol geziyordu. Baas döneminde zayıflayan elini Suriye’nin istikrarsız
ortamından faydalanarak tekrardan güçlendirme planları yapıyordu.
Fransa bir zamanlar
arka bahçesi olan Suriye’yi elinden kaçırmış, dahası Suriye’deki siyasi
gelişmeler muvacehesinde muhkem kalesi Lübnan’da bile eski saygınlığı
kalmamıştı. Fransa da Suriye için ellerini ovuşturanlardandı.
Dişleri sökülmüş Almanya da kendine göre uluslararası operasyonlar
peşindeydi. PKK’ya destek vererek uzun vadede bölgede etkin olmak istiyordu.
Avrupa’nın kalanı da bu lider üç ülkenin peşinden gitmek durumundaydı.
İsrail
Suriye’deki kaostan, muhtemel rejim değişikliğinden hiç
şüphesiz en çok İsrail mutlu olacaktı. Zaten şu anki sonuçlara bakınca İsrail’in beklediğinden fazlasına ulaştığını
söyleyebiliriz. Tek sıkıntısı, İran’ın iyiden iyiye burnunun dibine
yerleşmiş olması diyebiliriz.
Çin
Aktif olarak müdahil olmasa da Çin’in Suriye’yle ilişkileri
eskiden beri iyi seviyedeydi. İç savaş sırasında silah ve malzeme yardımını
esirgemediği gibi BM oylamalarında hep Rejim’in yanında durdu.
Dahili Gruplar
Baas yönetimi esnasında nusayriler hariç hemen her kesim
zulüm gördüğünden iyi niyetli olarak ayaklanmaya destek veriyordu. Hristiyanlar
Suriye’de hem farklı mezheplere mensuptu, hem coğrafi olarak dağınık haldeydi.
Bir toprak beklentileri yoktu. Ha keza türkmen ve çerkezler de dağınık yerleşimli
ve az bir nüfusa sahip topluluklardı. Süveyda’da yaşayan çok sayıda dürzinin
bir otonom yönetim beklentisi olabilirdi. Onlar önceleri isyanı destekleseler
de daha çok tarafsız kalmayı tercih ettiler.
Suriye’deki istikrarsızlık en çok kürtlerin iştahını
kabartmıştı. Kuzeydeki üç ayrı bölgede yaşayan kürt halkı başlarda Baas
nefretiyle ÖSO’nun yanında durdu. Yüzbinlerce
kürt nüfus cüzdanı dahi alamamış, hayvan muamelesi görmüştü. İsyan etmekte
haklıydılar. Ancak PKK bu isyandan
bir kürt devleti çıkarmanın hesabını yapıyordu. Batı ülkeleriyle onlarca
yıldır sıcak ilişkileri olan PKK siyasi ve askeri yardımlarla kürtler arasında
inisiyatifi ele almakta zorlanmadı. Özellikle dindar kürtler arasında çok
tasvip edilmeyen PKK, kürt
milliyetçiliği üzerinden devlet hayali satarak bölgede çok sayıda yandaş edindi.
Kürtler gözlerini dört açmış uygun anı kollamaya başlamışlardı.
Hülasa, Suriye’de iç
savaş başladığında herkesin gizli bir ajandası vardı. İştah kabartan bir
pastadan kendisine pay devşirmek isteyen birçok yapı sahada doğrudan ya da
dolaylı boy göstermeye başlayacaktı.
Suriye Dosyası (10) için lütfen tıklayınız
Suriye Dosyası (8) için lütfen tıklayınız
-----------------------------------------
İlginizi çekebilecek diğer yazılar:
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız küfür, hakaret vs içermediği müddetçe, en sert eleştirileri dahi içerse yayınlanacaktır.