Tadında Bırak


Yaklaşık 20 yıl önce bir içecek reklamı görmüştüm. Bir derginin ardışık üç sağ sayfasında neşredilmişti. İlk sayfada yeni tasarlanmış ambalajının fotoğrafı vardı ve “Ambalajımızı yeniledik” yazıyordu. İkinci sayfada, yeni dizayn edilmiş şekliyle şişesinin fotoğrafı bulunuyordu. Bu sayfadaki sloganı “Şişemizi de” şeklindeydi. Üçüncü sayfada ise bir bardakta markanın içeceği bulunuyordu ve şöyle yazılmıştı: “Tadında bıraktık”. Hem aşina olup sevdiğiniz o tada dokunmadık, hem de imaj değişiminde ölçüyü kaçırmadık mesajları, oldukça zarif şekilde iki kelimede meczedilmişti.

Bazı ekoller İslam’ın altıncı şartı olarak “Haddini Bilmek” derler. Bu görüşe katılmamak elde değil doğrusu. Haddini bilmek ne büyük erdemdir. İnsana cemiyet içerisinde itibar ve güven katar. Ancak başarılması hiç de kolay bir haslet değildir. Sürekli içgörü muhasebesi yapmayı, tetikte olmayı ve zihninizin bir kısmını uygun fren zamanını ayarlamak için tahsis etmeyi gerektirir. Buna temayülü yüksek yaradılışta olanlar için bile, yeteri kadar zahmetli bir moddur. Mizacınız buna uygun değilse, çok ciddi emek sarf etmek zorunda kalırsınız.

Bir keresinde annemi mutlu etmek amacıyla “Şahane yaprak sarması yapıyorsun” diyerek iltifatta bulundum. Yüzündeki ifadeden pek keyiflendiği belliydi, ama sahte bir tevazuyla “Ne var ki onda, çok basit bir yemek” dedi. “Peki o zaman, başkaları neden bu kadar lezzetli yapamıyorlar” diye sorunca, biraz önceki mütevazı kadından eser kalmamıştı. “Bir ölçüsü var, onu herkes tutturamaz”. Bugün şöhret olmuş pek çok yiyecek/içecek markası, ideal lezzeti yakalayan o doğru oranları istikrarlı bir şekilde muhafaza edebildikleri için bu kadar çok teveccüh görebilmişlerdir.

Bazen karşınızdakine etkili bir konuşma irat edersiniz. Karşınızdaki hayran hayran dinler ve söylediklerinizi kabullenir, içselleştirir. Bunu siz de hissedersiniz. Bir insanı etki altına almanın doyumsuz keyfini bırakmak istemez nefsiniz ve sizi daha fazla konuşmak için zorlar. İşte tam o esnada frene basmak ve sükût etmeyi başarabilmek gerekir. Aksi takdirde konuştuğunuz her fazla sözcükte, biraz önce edindiğiniz kazanımları tedrici olarak yitirmeye başlarsınız. Türkçe’de bu ayarı anlatan güzel bir deyim vardır: Kıvamı tutturmak. Bu altın kuralı hayatın her veçhesine teşmil edebiliriz.

Yemeğe koyduğunuz ve lezzetini arttırdığınız bir baharatı daha fazla koyarak tadını bozabilirsiniz. Daha sağlam olsun diye demirini haddinden fazla koyarsanız betonunuz kolayca çatlayabilir. Suç işlemiş birine, işlediği suçun boyutlarından daha fazla azarlama veya ceza uygularsanız zulmetmiş olursunuz.  Bütün bunların tersi de ayarı tutturamamaktır; az baharat, az demir, az ceza. Kıvamı/ölçüyü/ayarı tutturmak, tadında bırakmak, dengeyi gözetmek, haddi aşmamak… Nasıl ifade ederseniz edin önemli bir meziyet. Aslına bakarsanız estetik bir maharet. Evlilik konusunda benimle istişare eden delikanlılara kız seçiminde hep aynı tavsiyeyi veriyorum; akıllı kızlarla evlenin. Burada akıllı derken zeki kızlardan bahsetmiyorum. Zekası düşük olup akıllı davranabilen bir hayli kıza/kadına rastladığım gibi, zehir gibi zekası olup çok sayıda akılsız kızla da tanıştım. Makul, usturuplu, dengeli davranan, problemlere karşı doğru yaklaşımlarla çözüm üreten kadınlar, yuvalarında da huzurlu bir ortam inşa ederler.

Allah’ın 99 isminden az bir kısmı popülerdir, herkesçe bilinir. Yeri gelmişken anlamı çok az kişi tarafından bilinen ve yazımızın temasını kuşatan El-Bari, El-Muksit, El-Hakem ve El-Adl ismlerine vurgu yapalım. “Her şeyi kusursuz ve uyumlu yaratan” manasına gelen El-Bari, “Her işi birbirine uygun yapan” anlamındaki El-Muksit, "Mutlak hakim, hakkı batıldan ayıran, hikmetle hükmeden" mealindeki El-Hakem ve "Mutlak adil, çok adaletli" vasfını içeren El-Adl aslında bu yazıda üzerinde durmak istediğimiz mevzunun mükemmel ve mutlak nitelikteki karşılıklarını ifade eder.

Son dönemin popüler mesleklerinden endüstri mühendisliği de büyük oranda çalışma alanını bu konuya teksif etmiştir. Endüstri mühendislerinin mesleklerini öne çıkarırken en çok optimizasyon bilmekten dem vururlar. Yani kaynakların dengeli, kararında ve en verimli şekilde kullanımı konusunda mahir olmaktan dolayı kendilerini mümtaz mühendis olarak addederler. Çok da haksız sayılmazlar hani.

Sanatçıları takdir ediyoruz. Çünkü onlar renkleri, notaları, kelimeleri kıvamında bir araya getirip, bize estetik hazlar yaşatıyorlar. Davranışlarda bu uyum ve ahengi gösteren, dengeyi sağlayabilen insanları da seviyor ve takdir ediyoruz. Bu tür şahıslar da bulundukları ortamlara estetik, huzur ve keyif sunmuyorlar mı? Bana göre onlar da sanatçı. Hem de en kıymetli sanatçılar. Diğer sanatçıların büyük bir çoğunluğu, eserlerini yaratmak adına çevrelerini kapris, kibir ve huysuzluklarla fazlasıyla boğarlar. Halbuki dengeli insanlar toplum içinde psiko-sosyal sanat icra ederlerken bunun karşılığında size bedel ödetmezler. Etrafınızdaki makul, ölçülü, aklı başında insanlara bir de bu nazardan bakın.

Oldukça ehemmiyet arz eden bir konuyu kaleme aldık. Konumuzla ilgili çok fazla alandan sayısız örnekler sunabiliriz. Ama tadında bırakalım.


-------------------------------------------
Free counters!

-------------------------------------------

 Sitede yayınlanan yazılardan haberdar olmak için lütfen abone olunuz.


Yorumlar