Erdoğan Seçimlere Kadar Neler Yapacak?

Seçimler yaklaşıyor. Milletvekili sayıları göz önüne alındığında seçimin hangi tarihte olacağına ancak Cumhur İttifakı karar verebilecek durumda. Bahçeli geçen seçimdeki gibi bir sürpriz yapmazsa -ki bu sefer öyle bir lüksü yok- seçim tarihini Erdoğan belirleyecek diyebiliriz. 


3-4 yıl önceden iddia ettiğim gibi seçimler zamanında olacak, yani 2023’de. Fiziki şartlar ve teamül gereği yaz ve kış aylarında pek seçim olmaz. Önümüzde iki bahar kaldı. Sonbaharda seçim olma ihtimali de bana göre kalmadı. Sebeplerini sıralayalım.


Ekonominin baş aşağı gitmesi, yüksek kur ve astronomik enflasyon oranları halk arasında ciddi rahatsızlık yaratmış durumda. Erdoğan bu ekonomik şartlarda seçime gitmez. Enflasyonu dizginlemek de, her şey yolunda bile gitse en az 6 ay sürer. Gerçi bu ekonomi yönetim paradigmasıyla enflasyonun düşme ihtimali yok, ama Erdoğan bunu bilmiyor tabi.


Her ne kadar halktan koptuysa da, etrafındaki dalkavuklar eriyen oylarını, anket sonuçlarını gizleseler de Erdoğan bu ekonomik iklimde seçime gitmenin akıl karı olmayacağını bilecek kadar tecrübeli bir siyasetçi. Dediğim gibi ekonomiyi düzeltmeden seçime girmez, giremez, girmek istemez.


Pekala ekonomiyi düzeltebilir mi? Ben imkansız olduğunu düşünüyorum. Bu durumda oyları iyice eriyecek ve o durumda Erdoğan’ın neler yapabileceğini kestirmek güç doğrusu. Ekonomi neden düzelmez? Bunun yapısal sebepleri olduğu gibi, seçim süreciyle iltisaklı nedenleri de var.


Erdoğan eriyen oylarını geri çağırmak adına birçok seçim rüşveti verecek. Bunu yadırgamıyorum, çünkü her siyasetçi bunu yapar. Seçim rüşvetlerinin bir kısmını vermeye başladı bile.


Seçim rüşvetlerinin pek çoğu ekonomik bazlı olduğundan, zaten berbat haldeki ekonomik gidişat iyice bozulacaktır. Mesela KYK kredilerine getirilen af hazineye bir yük. Mesela Temmuz’da asgari ücrete yapılan ekstra zam da hazineye büyükçe bir yük. Yakında EYT için de bir açılım yapacak ve bu sadece bu sene için değil önümüzdeki on yıl için hazineye devasa bir yük getirecek. 3600 ek gösterge de devasa bir rüşvet, aynı zamanda devasa bir ekonomik yük.

EYT kararı sayesinde emekli olacakların yerine münhal kadrolarda çok sayıda istihdam yaratılacağı düşünülüyor. Resmi kadrolar için doğru. Ancak EYT emeklilerinin yaş ortalaması bir hayli düşük. Bu insanların çoğu özel sektörde iş arayacak ve çalışmaya devam edecek. Üstelik daha ucuza çalışmayı kabul edecekler ve sigorta masrafları olmayacak. Yani özel sektörde yeni nesil için ciddi bir istihdam daralması yaşanabilir.


EYT’den bekleyen bir milyondan fazla kişinin emekli olması durumunda hazineye yıllık 5-10 milyar dolar ekstra yük binecek, emekli ikramiyelerini saymıyorum bile. Öğretmenlere ek ders iyileştirmesi geldi. Doktorlara da mecburen gelecek. Diğer meslek grupları “bizim başımız kel mi” diye isyan edeceğinden onlara da iyileştirme gelecek. Bu kadar parayı piyasaya sürerseniz enflasyonun önünü alamazsınız. Yani Erdoğan’ın durumu “yukarı tükürse bıyık, aşağı tükürse sakal” seviyesinde.


Erdoğan, ekonominin bu hale gelmesinin ana sorumlusu olan yapısal bozukluktan, yani düşük faiz politikası inadından vazgeçse, ardından dahiyane ekonomik kararlar alınsa bile, bu işin geri dönüşü 6 ay ila bir yıl arasında olur. Yani önümüzdeki sonbahara zinhar yetişmez.


Önemli bir seçim rüşveti daha işleme kondu. Fetöcüler teker teker serbest kalıyor. Sakın ha mahkeme kararı demeyin, Erdoğan işaret vermese hiçbir yargıç buna cesaret edemezdi. KHK’lı Fetöcülere af da gündemde. Biliyorsunuz Fetöcülerin büyük çoğunun ebeveyni Ak Partiliydi. KHK’lardan sonra Erdoğan’a küstüler. Görev iadeleri yapılsa da bu insanlar bir daha Ak Parti’ye oy vermez. Boşuna bir hamle.


KYK indiriminden oy gelmez. EYT’den gelir. 3600 ek göstergeden gelir. KHK’dan hiç gelmez. Yani devletin bu kadar ilkesel savrulmasına, ekonominin bunca yıpranmasına karşılık azami % 2-3 oy toplayabilir. Bu da Erdoğan’a hiç yetmez.


Yerli otomobil önemli bir kaldıraç. Togg’un yollarda görünmesi Erdoğan’ın gösterdiği iradeyle mümkün olduğundan Erdoğan’ın imajına ve liderliğine katkısı olacak. Ama kendi tabanını konsolide eder, kararsızlardan da bir parça oy devşirebilir.



Akkuyu Nükleer Santrali de çok önemli bir hamle, hatta bana göre Erdoğan iktidarının en kritik üç hamlesinden biri. Ancak vatandaşın bu türden makro atılımları algılama oranı gayet düşük. Santralin de ilk fazı açılacak ama, oya dönüşeceğini çok sanmıyorum.


Hakeza dış politikada son dönemde çok önemli başarılar elde edildi. Ama vatandaş bununla da çok ilgilenmez.


Karadeniz doğalgazının servis edilmeye başlaması da önemli bir gelişme, ama vatandaş doğalgaz fiyatlarında hissedilir bir ucuzlama görmedikçe bunun oy oranlarına yansıması çok düşük kalacaktır.


Bütün bunlar ve daha fazlası Erdoğan’ı kurtarmaz. Erdoğan bir şekilde Katar, Libya, Azerbaycan, S. Arabistan veya BAE’den el altından para alıp piyasaya sürse, dolar 10 TL’nin altına inse, vatandaşın alım gücü bir anda üç katına çıksa Erdoğan yine seçilemez. Erdoğan siyasi ömrünü tamamlamış, tabiri caizse demode olmuş bir liderdir. Bunun sosyopsikolojik sebepleri var, ama burada ayrıntıya girmeyelim. Daha önceden belirttiğim gibi Erdoğan’ın demokratik yollarla tekrar CB olması için, karşısına aday olarak Kılıçdaroğlu’nun çıkması lazım, ki o durumda bile koltuğu garanti değil.


Erdoğan Cumhur İttifakı’nı genişletmek için ciddi efor sarf ediyor. Bir dönem İyi Parti’yi tavlamak adına çok gayret sarfedildi, ama sonuç alınamadı. Gelecek, Saadet, Zafer ve Deva’yı yanına çekme şansı da yok. Sarıgül, İnce, Erbakan’la görüşüp safına çekmeye çalışacaktır. Hepsini başarsa bile yine kurtaramaz. En kritik oy kütlesi HDP’de. Erdoğan Apo’yu serbest bıraksa dahi HDP’den destek bulamaz.


Bu durumda Erdoğan için birkaç demokrasi dışı ve riskli seçenek kalıyor. 


Birincisi Suriye içerisine yapılacak bir harekat. Bununla hem prestij kazanabilir, hem de açılan bölgelere Suriyeli mültecilerin bir kısmını göndererek hızla yükselen mülteci karşıtlığı propagandalarını zayıflatabilir. Ancak bu tür harekatların ekonomik maliyeti bir hayli yüksek oluyor. Sürecin uzun vadede ekonomik getirisi de olacak, fakat sonuç alma takvimi seçimlere yetişmez. Diyelim ki yetişti, yine de seçilemez. Ancak büyük bir harekat ve akabinde Suriye ile geniş çaplı bir çatışmayla OHAL ilan edilerek seçimi erteleyebilir.


Erdoğan hala toparlayamazsa -ki toparlayamayacak-, ikinci seçenek olarak Yunanistan’la kızışan ortamı alevlendirerek bir savaşa yeltenebilir. ABD ve Fransa’nın hem politik hem de askeri desteğini alan Yunanistan giderek küstahlaşıyor ve buna bir müdahale gerekebilir. Ama mevcut şartlarda çok ağır bedelleri olacak bir seçenek. Yine de savaş ortamı bahane edilerek seçimlerin ertelenme şansı Erdoğan’ı tahrik edebilir, hazır Yunanistan zırvalamışken makul bir gerekçesi de mevcut.


Siyasetçiler bazen politik manevraları kendileri üretirler, ama mahir bir politikacı mevcut şartlar içerisinden kendisine ekmek çıkarır. Suriye ve Yunanistan savaşları bu bağlamda değerlendirilebilir. Bunu illa yapacak demiyorum, yapabilir.


Gelelim son ve en sıkıntılı seçeneğe. Erdoğan iktidarda kalmayı ölümüne istiyor. Çünkü kendisi iktidardan giderse ülkenin tekrardan bataklığa sürükleneceğini düşünüyor. Aslında çok yanlış da düşünmüyor. Diğer CB alternatifleri (Mansur Yavaş’ı saymazsak) ülkenin geleceğini karartacak bir kafa yapısıyla hareket edecek. 


Kılıçdaroğlu PKK’nın hedeflerini gerçekleştirmek için yaşıyor. Akşener’in tek derdi CB olmak, partisini yönetemiyor. NATO’ya teslim olacak ve Fetö’yü iktidara taşıyacak. İmamoğlu her yola gelecek ve kendi ikbali için ülkeyi peşkeş çekecek bir karakter. Hiçbir derinliği yok.


Bütün bu tabloyu görmemek için kör olmak lazım. Ama Erdoğan’ın ülkeyi batırdığını görmemek için de kör olmak lazım. Ülkeyi ekonomik olarak iflasa sürüklüyor, geleceğini yiyor. Anlayacağınız siyasiler bizi kırk katır, kırk satır arasına sıkıştırmış durumdalar.


Evet, Erdoğan son hamle olarak kaos çıkarabilir ve seçimi milli güvenlik gerekçesiyle iptal ettirebilir. Bu da toplum mühendisliğiyle alakalı bir mevzu. Şu anda muhaliflere göz açtırmıyor ve asayiş berkemal. Otamı biraz gevşetse insanlar sokağa dökülebilecek kadar öfkeli. Öfkeli kalabalıklar, Gezi tarzı bir ayaklanma ve bunun (uzunca sürecek) bastırılma süreci Erdoğan’a istediği fırsatı verebilir. Bu da masada.


Bunların hiçbirisi olmadı diyelim ve seçime girdik. Erdoğan gelen verilerden seçimi kaybedeceğini anlarsa seçim akşamı “hile yapıldı, sandıklar çalındı” tarzından tezviratla seçimi iptal ettirebilir. CHP boşuna SADAT’ın önünde açıklama yapmadı. Bu CHP gibi beceriksiz bir partinin akıl edebileceği bir şey değil, yabancı istihbarat birimlerince bilgilendirildiler. SADAT yöneticisi Ersan Ergür'ün atıp sildiği twit bu endişeleri haklı çıkarır nitelikteydi.




Diyelim ki Erdoğan hiçbir gayrımeşru operasyona tevessül etmeden objektif bir şekilde seçime girdi ve kaybetti. Bu çok daha karmaşık bir durum. Bunu ayrı bir yazıda dile getirelim isterseniz.


Erdoğan’ın yapması gereken en doğru şey zirvede bırakmak olur. Partiyi bir başkasına devredip kenara çekilmeli ve kendisine yakın bürokratların tabiriyle “onurlu bir son”la siyasi macerasını bitirmeli. Bunu normal şartlarda beceremez, birilerinin kendisini buna ikna etmesi lazım.


Bu yazı vesilesiyle şahsıma yapılan bazı eleştirilere de cevap vereyim.


Eleştiri 1: Daha iki yıl öncesine kadar Erdoğan’ı metheden ve savunan yazılar yazıyordum. Bana ne oldu da bu kadar ağır eleştirilerle Erdoğan’a yükleniyorum?


Cevap 1: Ben Erdoğan’ın müridi değilim, doğru yaptığında alkışlar yanlış yaptığında eleştiririm. Hakperest okurlarım eski yazılarımda Erdoğan’ı eleştirdiğimi de bilirler. Ve dahi son yazılarımda Erdoğan’ın doğru hareketlerini de alkışlamaya devam ediyorum.


Ancak son 2-3 senedir Erdoğan eline balyozu almış ülkenin taşıyıcı kolonuna (ekonomiye) darbeler indiriyor. Ülkeyi batırıyor, susayım mı? Ayrıca seçilemeyeceğini görebiliyorum, kan değişikliği talep etmeyeyim mi?


Erdoğan’ın iş tutuş tarzında çok sayıda arıza vardı, ama genel resme bakıp bu arızaları tolere edebiliyordum. Şu anda beni temsil edebilecek vasıfları haiz değil. O yüzden oy vermeyeceğim. Ak Parti’ye oy verebilirim, ama Erdoğan’a zinhar vermem. 3 yıl önce tam tersini düşünüyordum.


Eleştiri 2: Benim, Erdoğan’ın kaybedeceğini görerek yeni açılacak pencerede kendime pozisyon ayarladığımı söyleyenler olmuş.


Cevap 2: Benim sosyal çevremin tamamına yakını Ak Partili. Çok sayıda yüksek bürokrat ve siyasetçi tanıyorum, tanımaktan da öte yakın arkadaşlarım var. Bu çevrem 20 yıl önce de vardı. Ak Parti döneminde devletten bir tane ihale almamış, aktif siyasete hiç girmemiş biri olarak CHP iktidarında kendime pozisyon üretmeye mi çalışacağım? Sizin kadar dangalak mıyım ki böyle bir hayale yatırım yapayım?


Ama şu notu da düşeyim. Siyasi mekanizmalar tıkanırsa ve önümüze hayırlı hiçbir seçenek konmazsa, koyun gibi başımıza geleceklere katlanacak değiliz. Erdoğan aday olmaktan vazgeçmezse ne dediğimi anlayacaksınız.




Yorumlar

  1. Çok uzun zamandır aboneyim yazılarınıza/düşüncelerinize...ve ilk defa yorum yapma ihtiyacı hissettim, hocam öncelikle sondan başlayayım, sizi eleştirenler elbette eleştiri(bili)rler ama eleştirenler bir zahmet yapılan yanlışlarıda görsünler ve bir zahmet uykudan uyansınlar...ben sizin/sizler gibi derin analiz yapamam ama naçizane iki satır aklımdna geçenleri aktarmak isterim....ekonomi herkesin malumu,o kısmı bir kenara bırakarak şunu diyeyim....
    Recep Tayyip Erdoğan (tam olarak bilmiyorum)refah partisi gençlik kollarından başlayıp,beşediye başkanlığı dönemine ,oradan ak parti genel başkanlığı/cumhurbaşkanlığına kadar ki,siyasi hayatında belki ilk değil ama en büyük hatasını/kumarını mülteci/sığınmacı/suriyeliler konusunda yaptı...ekonomidir, Türkiye hiçbir zaman isveç/Hollanda filan olmadı ,bozulur ,düzelir, zamanla......ama bu mülteci suriyeli konusu ,bugüne kadar ailem ve ben Ak partiye oy atmış biri olarak,asla ve asla affedeceğim bir konu değil....ve hâlen uyanmamaları,destek çıkmaları, bilmem kaç milyar dolar harcanan paralar,Avrupa hakları rahat etsin diye,sanki dünya da bir tek biz kalmışız gibi akın akın gelmeleri, ve şimdi de Afganistan ve batan ekonomisi yüzünden yakında pakistanlılar ......anlatacaklarımı tam anlatamadım biliyorum ama çok öfkeliyim ......size özel ve iş hayatınızda başarılar diliyorum, bizi aydınlattığınız içinde ayrıca teşekkür ediyorum

    YanıtlaSil
  2. Bu cok kibirli birinin yazisi

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Yorumlarınız küfür, hakaret vs içermediği müddetçe, en sert eleştirileri dahi içerse yayınlanacaktır.