El-Muktedir



Arapça’dan Türkçe’ye geçmiş bir kelime: muktedir. Bir şeyi yapmaya gücü yeten manasında kullanıyoruz. Fakat diğer taraftan Allah’ın isimlerinden birisi. İsmail Kılınç Allah’ın sıfatlarından biri olarak El-Muktedir için “Dilediği gibi tasarruf eden, her şeyi kolayca yaratan kudret sahibi” tanımlamasını yapmış.

Sizi bilmem ama ben bilim ve teknoloji geliştikçe, kıs kıs gülerek, her geçen gün insanın ne kadar aciz olduğunu idrak ediyorum. İnsanoğlu küçük beyniyle büyük icatlar yapma peşinde koştururken attığı her yeni adımda daha karmaşık, daha görkemli dünyalarla karşı karşıya geliyor. İnsanlar yeni şeyler keşfetmesin demiyorum elbette. Ama siz de bana biraz müsamaha gösterin ve gülmemi abes karşılamayın lütfen.

Allah-u Teala yaradılışı öyle bir teori üzerine bina etmiş, kuralları öylesine insanüstü mekanizmalarla harmanlamış ki kendi arzu ve iradesinde bir olurluk yaratması için dilemesi yeterli hale gelmiş. Oldum olası Allah’ın penceresinden olaylara bakmaktan kaçınmışımdır. Allah’ın zaviyesinden yaratılışı ve evreni sorgulamanın/anlamanın bir kulun harcı olmadığını düşünüyorum. Bu yazıda, bir yaratılmışın düşünce umranından kader, karar, irade ve yaratılış kodlarına dair notlar bulacaksınız.

Bilirsiniz, sonsuzdan gelen bir ışın içbükey bir mercekten kırıldıktan sonra merceğin odağından geçerek yoluna devam eder. Güneşten gelen ışınların da merceğin odağına kırıldığı varsayılır. Çünkü güneşten gelen ışınların sonsuzdan geldiği kabul edilir. Oysa biliyoruz ki güneş sonsuz uzaklıkta değil. Ancak merceğin odak uzunluğu güneşe olan mesafeye oranla o kadar ufaktır ki, sonsuz varsayılabilmektedir. Ayrıca güneşin merkezinden ve periferinden dünyaya ulaşan ışınlar arasında açı farkı var. Ancak bu açı farkı da öylesine ufaktır ki bilim adamları onu da yok hükmünde sayarlar (≈0,000001°) ve hepsi aynı noktadan geliyormuşçasına hesap yaparlar. Yani güneşten gelen ışınların odağa kırılması ancak iki yuvarlamayla doğru kabul edilebilir. Bilimsel olarak yanlışsa da pratikte bu kadarcık göz yumma bir arıza çıkarmaz.

Dünyamız o kadar küçük ki, yukarıda bahsettiğim örnekte olduğu gibi, gezegenimize ortalama 150 milyon km mesafede bulunan güneşi sonsuzdaymış gibi kabul etmeye mecbur kalıyoruz. Oysa dünya ve güneş arasındaki uzaklık evrenin büyüklüğüne nispet edildiğinde, bir okyanusun büyüklüğü yanında okyanusta seyreden bir atom çekirdeğindeki iki proton arası mesafeden çok daha küçük bir mesafedir. Yani neredeyse yok hükmündedir. Matematikte bu tür büyüklükleri ifade etmek için epsilon (ε) terimi kullanılır. Yok değildir, ama varlığı da yok denecek kadar küçüktür.

Sonsuz uzaklıkta kabul edebildiğimiz güneşin bile aslında epsilon kadar küçük bir uzaklıkta olmasını geçelim. Şu küçücük dünyamız içerisinde mesafe algımız bile bize ne kadar büyük geliyor oysa. İstanbul’dan Sidney’e taşınsak nice uzaklara gitmiş oluruz. Yirmi km yürüsek büyük iş başarmışızdır. İki yüz m² evimiz olduğunda gayet geniş bir evde oturduğumuzu kabul eder, mutlu oluruz. Küçük yaratıklarız vesselam. Ama diğer yandan her birimizin kendisine ait koca bir dünyası vardır. Bunca mukayeseyi boşuna yapmadık. Şimdilik bir mim koyalım.

Hz Adem ve Hz Havva’dan sonra binlerce çiftleşme silsilesinden dünyaya geldin. Trilyonlarca olasılıktan birisin aslında. Hadi ataları bir kenara bırakalım. Anne ve babanın genetik kombinasyon havuzundaki trilyonlarca ihtimalden birisin tesadüf bey veya tevafuk hanım. Galaksini, gezegenini boş ver, ülkeni, şehrini unut, doğacağın mahalleyi/köyü bile seçemedin. Kardeşlerin, akrabaların, okulun, öğretmenin, tanıştığın insanlar hep önüne düştü. Sen ekolojik ve sosyolojik çevrenin katrilyonlarca dokunuşunun muhassalası olan aciz bir yaratıksın. Kararlarını kendin aldığını sanıyorsun ama bu kendini aldatmacadan başka bir şey değil. Bedenine ve ruhuna nerdeyse sonsuz sayıda müdahaleye maruz kalmışsın ve bütün bunların etkisine rağmen hür iradenle karar verdiğini sanan bir mef’ulsün. Hayır, hayır. Burada da biraz duralım ve Şeyh Galib’e kulak verelim.

Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen
Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen

Açıklaması: Kendine hürmet et, çünkü alemin öz öbeğisin/İnsan olmakla kainatın gözbebeğisin. İnsanın olanca edilgen ve biçare yanına rağmen olağanüstü bir yanı var ki Şeyh Galib’e yukarıdaki dizeleri yazdırmış; tahayyür imtiyazına malik olmak. Yani nihai kertede iyi/kötü, güzel/çirkin, hak/batıl, yanlış/doğru arasındaki tercihte özgür bırakılmış. Akla ve ruha baskı yapan sonsuza yakın dinamik muharriğin etkisinin hükümsüz kaldığı o lahzada, epsilon kadar irade kullanma yetisi bahşedilmiş. Evet kozmosun olanca ihtişamı, baş döndürücü saikleri ve kuşatıcılığı gölgesinde epsilon kadar hacmiyle bir kıymeti harbiyesi yok. Ama her birimizin -hani yukarıda açıklamıştık ya; evrene oranla epsilon kadarcık dünyasında- devasa yer işgal ediyor. İşte bizim bu dünyadaki notumuz da bu ufacık irade alanından elde edeceğimiz hasılata ilmeklenmiş. Yaradan’ın kendi külli iradesinden bahşettiği bu cüz’i parça bizi kainatın en nadide yaratığı, eşref-i mahluğu yapmaya yeter de artar bile.

Buna ve bana göre El Muktedir, insanların mikrokozmoslarında koydukları cüz’i iradeyle “oluş”a tesir edişlerini ve bu tesirlerin birbiriyle kevni ilintilerini, gerek fiziki gerekse metafiziksel bağlamda kusursuz bir ahenk ve hakkaniyete asla mugayir olmayacak bir intizamla, sünnetullah ve mucizeleri de ihtiva edecek keyfiyette “olur” kılan ilahi sebep-sonuç sarmalının enerji-madde düzlemindeki harikulade yapı taşlarını halk ederek, bu parçacıklar üzerinden gerek fiili ve gerek maddi metamorfozları kendiliğinden hasıl edebilen sonsuz kudretin kul cephesinden algılanışıdır. Biliyorum, fazla karmaşık bir cümle oldu. Bir sekerat-ı efkar esansında, keskin bir parlamayla ışıyarak tek lahzada görünen ve sonra kaybolan, o an biyolojik ritmimi bozacak kadar heyecanlandıran bu hakikati ancak böyle açıklayabildim.

Bir fıkrayla bitirelim: Adamın biri Allah’ın kudretini açıklamak için bir yazı yazmış…

-------------------------------------------

Free counters!


-------------------------------------------


 Sitede yayınlanan yazılardan haberdar olmak için lütfen abone olunuz.

Yorumlar