Hazan Sancısı


Şükür ki, ılıman kuşakta yaşıyoruz ve bu sayede dört farklı mevsimin de tadını çıkarabiliyoruz. Her mevsimin kendine göre sıkıntıları ve güzellikleri var. Ama ben Nasreddin Hoca gibi baharları daha çok seviyorum. Hele ki sonbaharı.

Sonbaharı birçok insan farklı sebepten seviyor olabilir; çiftçi hasadını aldığından, öğrenciler/öğretmenler arkadaşlarına/öğrencilerine kavuşacağından vs. Sonbaharı neden sevdiğimi tam kestiremiyorum. Gün batımını da seviyorum aynı sebepten. Sanki bitişin melankolik havasını solumanın keyfinden. Sanki, Yahya Kemal’in dediği gibi teşrinlerin (Ekim-Kasım) hüznü iliklere sinip ölümü çağrıştırdığından.


İklimin insanın zihin ve ruh hali üzerinde derin etkileri olduğu herkesin kabulüdür. Kimilerinde bu etki gece gündüz farkı kadar belirgin olabilmektedir. İklimin olağan parçası olarak mevsimsel değişimlerin de bazı insanların hayattaki aktivitelerine tesirleri ciddi cihette mümkün olabilir. İklim bazen veriminizi düşürür, şevkinizi kırar, bazen de coşkun bir motivasyona sürükler ruhunuzu. Her coşku iyi olmadığı gibi, her içe kapanış da kötü değildir.


“Sonbahar sanattır, diğerleri mevsim” demişler. Bence ilkbahara haksızlık yapılmış. Kısaca “baharlar tablodur” desek, “ilkbahar yağlı boya, sonbahar pastel” daha isabetli olurdu. Her iki mevsim de pitoresk manzaralar sunar gözlerimize, ilkbaharın fazladan, libido içeren ve yeşeren bir müziği vardır. Ama sonbahar daha güzeldir yine de, belki de renkleri organik olduğundan, organik bedenimizle materyal merkezli bir ünsiyeti bulunduğundan.


Küçük çocuklar ne kadar güzeldirler durgun ve kederli oldukları zamanlarda; katıksız, yapmacıksız. Gerçekten hüzünlenecek bir dertleri vardır. Çünkü ya hastadırlar, ya aç ya da özlem yüklü. Tıpkı güneşin çekilmesiyle acalan, hastalanan ve özleyen sonbahardaki tabiat gibi. Hüzün güzeldir, gözlerden ruha ilişir, içini yakar insanın. Dillerden bedene ilişen ve vücudunu yakan acı biber gibi. Yakar, ama keyif de verir bir yandan. Tütünün dumanı, ayrılığın acısı sanki.


Sonbahar şairin, yazarın, mütefekkirin doğum yaptığı mevsimdir. Sebebi de açıktır. Kasvet ve yalnızlık hissi içine çevirir insanı. Dertlenir, düşünür, keşfedersin. Hüznün derde, derdin tefekküre, tefekkürün doğuma evrilme gibi bir huyu vardır çünkü. Ve sonbaharın hüzne. Çünkü ondandır hazana bunca methiye dizilmesi.

-------------------------------------------

Free counters!

İlginizi çekebilecek diğer yazılar:

-------------------------------------------


 Sitede yayınlanan yazılardan haberdar olmak için lütfen abone olunuz.

Yorumlar

Yorum Gönder

Yorumlarınız küfür, hakaret vs içermediği müddetçe, en sert eleştirileri dahi içerse yayınlanacaktır.