Fırat'ın Doğusunda Bizi Neler Bekliyor (2)



İlk bölümü yayınladığım anda gündeme, bütün yazımın seyrini değiştirecek, ABD Başkanı Donald Trump’ın bir twiti düştü. Şöyle diyordu Trump: “20 millik (≈32 km) güvenli bölge oluşturacağız. Türkiye Kürtleri vuracak olursa, kendilerini ekonomik olarak çökertiriz.”

Güvenli Bölge (Medya Faresi haber sitesinden alıntılanmıştır)

Trump’ın Suriye’deki askerleri geri çekme kararı bir oranda iç politikada seçmenlere eve dönüş jesti yapmaktı. Diğer yandan tüccar kafasıyla düşünen birisi olarak maliyetten kaçınmak istiyordu. ABD basınına göre Tayyip Erdoğan’ın ikna edici konuşmaları yüzünden bu kararı almıştı. Nihayetinde çekilme kararı neresinden bakarsanız bakın beklenmedik bir gelişmeydi. Trump’ın bu karardan sonra gerek iç bürokrasisi tarafından, gerekse diğer Batı devletleri ve medyası üzerinden ağır bir baskıya maruz kaldığını biliyoruz. Çünkü mevzu bahis olan demecinde Trump, sadece geri çekilmeden değil, aynı zamanda Türkiye’ye Suriye’ye girmesi için yol vermekten de dem vurmuştu.

Açıkçası Trump’ın bir haftadır kararını geri çekmemesi bir nebze ümitlendirmişti bizleri. Hatta yavaş yavaş çekilmeden bahsetmesini de şöyle okumuştuk; ABD çekilince Rejim ve İran bölgeye konmasın, kontrollü çekilme olsun da ABD’nin boşluğunu Türkiye doldurabilsin. Fakat yine de şöyle bir tezgahtan şüphelenmiyor değildim; aradan çekilerek Türkiye’yi son dönemde fazla sıkı fıkı olduğu Rusya’yla karşı karşıya getirmek.

Batı’nın yarım asırdır bölgede seküler ve payanda olabilecek bir Kürt devleti kurmak için altyapı çalışması yapmışken bundan vazgeçmesi çok şaşırtıcıydı. ABD’nin derin devletine rağmen bu kararı alan Trump, görünen o ki hizaya getirilmiş. Şimdi iş, Türkiye açısından çok daha karmaşık ve zor hale büründü.

Türkiye, Suriye’de kurulacak bir kürt devletinin başını fazlasıyla ağrıtacağını biliyor ve böylesi bir gelişmenin önüne geçmek için olanca gücüyle mücadele ediyor. Yaklaşık 4 yıldır saha ve strateji çalışması yapan Türkiye’nin Kuzey Suriye’de yuvalanan PYD görünümlü PKK güçlerine karşı daha önceki zamanlarda bir operasyon hazırlığı olmuş, ama ABD hızlı bir şekilde sınırdaki tüm PKK karargahlarına ABD bayrağı çekerek “PKK’yı vurursanız bizi vurmuş olursunuz” mesajı vermişti. Şu anda Türkiye’nin istihbarat birimleri bölgede hummalı çalışmalar yürüterek ABD askerlerinin yerlerini tesbit etmiş durumda ve hareketlerini an be an izleyebiliyorlar. Burada amaç, bir operasyon düzenlendiğinde ABD askerlerine zarar vermemek. Böylece ABD ile karşı karşıya gelmeden örgüte olabildiğince kayıp verdirilecek ve olabilirse birtakım toprak kazanımları sağlanacaktı. Bölgesel değil noktasal bir operasyon söz konusuydu. ABD çekiliyoruz demeseydi harekat şimdiye çoktan başlamıştı. ABD’nin “çekiliyoruz” hamlesi bu yönüyle zaman kazanma taktiği olarak da okunabilir.

Son gelişmeler olmasaydı, yani ABD gerçekten de ilk anda söylemiş olduğu gibi meydan senindir demiş olsaydı bile işimiz çok kolay olmayacaktı. Zaten ABD’nin “çekiliyoruz” dediği anda Türk yetkililer soluğu Moskova’da aldı. Suriye hava sahasını kullanmak için Rusya’nın ikna edilmesi gerekiyordu. Toplantı sonrası “Masada beklediğimizden bile çok kazanımlar elde ettik” açıklaması geldi ama, benim aldığım duyumlar, Rusya’nın Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatlarındaki gibi bir hava koridoruna sıcak bakmadığı yönündeydi. Türkiye Suriye hava sahasını kullanamazsa operasyonun çok zor geçeceği, şehit sayısının fazla olacağı, maliyetlerin bir hayli kabaracağı ve operasyon süresinin beklene göre kat be kat uzayacağı aşikar. Çünkü şu anda PKK’nın elinde neredeyse Türkiye’nin elindeki silahlara yakın kalitede silah var. Üstelik taarruz eden taraf olmak savunma yapan taraf olmaktan en az üç kat daha zor. Hava desteği olmadan Türkiye’nin bölgede çok yavaş ilerleyeceğini düşünürsek can kayıpları ve maliyetlerin kabarmasının iç politikada iktidar partisine pahalıya mal olacağını kestirmek çok zor değil. ABD’nin Rusya’yla el altından anlaşarak, başının hiç hoş olmadığı Erdoğan’ı zayıflatmak adına böyle bir çekilmeyi planlamış olabileceği de ihtimal dahilinde. Yani Rusya’ya “Ben çekileceğim, sen de hava sahasını açma, Türkiye debelensin dursun” demiş olabilirler. Buna Rusya ne kadar sıcak bakar?


Türkiye’nin Suriye’de fazla ileri gitmesi Rusya’nın çok hoşuna gitmiyor. Ama özellikle Putin’in Erdoğan’ı kaybetmek gibi bir niyeti olmadığından eminim. Bu yüzden hava sahasını açmasa bile Türkiye’nin, daha doğrusu Erdoğan’ın fazla yıpranmasına müsaade etmeyeceğini düşünüyorum. Çünkü Erdoğan’ın iktidardan düşmesi, fiilen ABD’den ilk kez bu kadar kopmuş Türkiye’nin tekrardan ABD’nin kucağına düşme ihtimalini ortaya çıkaracaktır ki, bu Rusya’nın kolay kabul edebileceği bir durum değil. Diğer yandan Türkiye’nin Rusya, ABD, Çin denkleminde denge politikası güderek kendine alan açma çabasının herkes farkında. Ama bu alanın Türkiye’yi bölgede fazla güçlendirmeyecek bir seviyede kalması gerektiğini de biliyorlar. Bu yüzden Türkiye’nin makul seviyede isteklerde bulunması ve fincancı katırlarını ürkütmemeye gayret göstermesi gerekiyor. Yoksa Davutoğlu dönemindeki gibi Dimyat’a pirince giderken evdeki pirinçten olabiliriz. Yani şu anda PKK’nın elinde bulunan bütün bölgeyi ele geçirme sevdası gibi ham hayallere kapılmamamız lazım.

ABD’nin ilk aşamada Türkiye’ye “Meydan senindir” mesajı vermesiyle PKK’nın hemen Suriye’yle flörte başlaması diplomatik olarak doğru bir hamleydi. PKK masada özerklik talebinde bulunuyordu ama, eli iyice zayıfladığından Rejim’i ikna edebileceklerini düşünmüyordum. Fakat PKK’nın illa da birini seçmek durumunda kalırlarsa ellerindeki yerleri Türkiye yerine Suriye’ye bırakmayı tercih edecekleri kesindi. Bunun iki sebebi var. Birincisi Türkiye’ye duyulan husumet, ikincisi de Türkiye’nin bölgeye intikaliyle yaşam alanlarının kalmayacak olması. PKK’nın Rejim’e yanaşması ABD’yi tedirgin etti. Belki de ABD’nin son çarkında bu da etkili oldu.

ABD’nin ilk çekilme kararından sonra birçok gelişme olmuştu. Mesela İdlib’de konuşlu El-Kaide iltisaklı Heyet Tahrir Şam örgütü ÖSO’ya karşı şiddetli saldırılarda bulunmaya başladı. Zamanlaması manidar olan bu saldırıların arkasındaki fikir babaları hakkında derin şüphelerim var. ÖSO’nun Türkiye’yle beraber Fırat’ın doğusuna yapılacak operasyona katılacağını düşündüğümüzde bu saldırıları kimin tetiklediğini de bulabiliriz. Ayrıca Fransa’nın ABD’nin çekilme kararı sonrası en sert tepki veren ülke olduğu ve bölgedeki birliklerini geri çekmeyeceğini açıkladığını gördük. Yaklaşık bir yıldır IŞİD’e karşı bir adım yol almayan PKK’nın hızlıca taarruza geçip, IŞİD’in elinde kalan son bölgeyi temizlediğine şahit olduk. Bugün itibarıyla IŞİD’in elinde sadece 3 köy kaldı (17 Ocak 2019). Yani olası bir Türkiye harekatına karşı, PKK ful konsantre savunma yapacak hale ulaşmak üzere.

Münbiç’te patlayan bir bomba 4 ABD askerini öldürdü. Bu, ABD’ye “nereye gidiyorsunuz, terör daha bitmedi” mesajı vermek içindi. Bu saldırıyı kimin planladığını bilmemekle birlikte kolayca tahmin edebiliriz. İsrail istihbaratı ya da bizzat Pentagon’un düzenlemiş olma ihtimali çok yüksek. Çünkü kurulması planlanan Kürt devletini en çok isteyen ve kurgulayan birimler bunlar.

ABD’nin 30 km’lik tampon bölge kararındaki ilk hesap bölgeye ABD uşağı Mısır, Suud ve BAE gibi ülkelerin askerlerinden oluşacak birlikler yerleştirmek şeklindeydi. Gelen haberler, Erdoğan’ın Trump’la yaptığı son görüşme neticesinde emniyet kuşağının 30 km’sinin Türkiye sınırına yakın kısmındaki 15 km’lik kısmının Türkiye’nin kontrolüne bırakılacağına dair bir anlaşma olduğu yönünde.


Bir haftada defalarca zigzag çizen Kuzey Suriye meselesinin hala tam olarak stabil hale geldiğini söyleyemeyiz. Her an yeni gelişmeler olabilir.

Türkiye’nin bundan sonraki tavrı ne yönde seyredecek? Kendisine tahsis edilecek 15 km’lik alana razı olup Rakka-Deyr ez Zor eyaletlerinde kurulacak bir PKK devletine göz mü yumacak? Çünkü emniyet bölgesinin ikinci 15 km’lik kısmında Arap Koalisyonu olacağından PKK’ya karadan herhangi bir operasyon düzenleme şansımız kalmaz. PKK da rahat rahat at koşturur ve devletini kurar. Bu sonucun Türkiye’yi hırpalayacağı açık. Ama el mahkum böyle bir seçeneğe boyun eğebiliriz. Diğer bir ihtimal de bir şekilde PKK’nın bitirilmesi için taktik çözümler üretmek. Bu da bir hayli meşakkatli ve zor bir serüven.

Aslında Türkiye’ye bırakılacak bölgede nüfus gayet yoğun ve bunun yaklaşık %60’ı Kürt nüfus. Ama bunların büyük bir bölümü Türk birliklerin gelmesiyle güneye göç edebilir. Çünkü PKK ile ilintili olanlar, daha güneyde bir Kürt devleti kurulabileceğine dair bir söz alırlarsa, kurulacak devlette demografik güç kazanmak ve TSK’nın PKK yanlılarına yapacağı operasyondan kaçmak gibi bir hesaba girebilir.

Münbiç meselesine gelince. Türkiye Münbiç’e hiç sokulmayabilir. Münbiç’te Türkiye’ye sınır olan bölge Rejim’e terk edilerek Türk ordusuyla olan son irtibat hattı da izole edilebilir. Tel Rıfat haritalarda PKK kontrolünde gözükse de PKK’nın orada gücü yok. Orası da sus payı olarak Rejim’e bırakılabilir.

PKK IŞİD’den kurtulmak üzere. Şayet Türkiye’nin müdahale şansını da bertaraf edebilirse, bundan sonra Irak’ın kuzeyini hedef alacaklar. Yani Barzani’nin sonu da gelmiş demektir. Bu da Türkiye’den çok İran için karabasan anlamına geliyor ki zaten önümüzdeki 3-5 yıl İran’ın hedef tahtasında olacağına dair güçlü emareler görüyoruz. İran’dan her ne kadar fazla hazzetmesem de Türkiye kendi geleceği açısından İran’a sahip çıkmalı. Çünkü İran çökerse, sonraki hedef ülkenin hangisi olacağı malum.

Suriye’de belki hikayenin sonuna geldik. Belki de yepyeni bir hikaye başlayacak. Ama şahsen hikayenin sonuna geldiğimize dair kanaatim daha güçlü. Yeni gündemimiz Irak’ın kuzeyi olacak gibi duruyor.

Günün sonunda ABD ve İsrail tereyağından kıl çekercesine bir taktikle Türkiye’nin diline bir parmak bal sürerek PKK devletini kuracak bir hamle yapıyor. Türkiye ne yapıp edip bu hamleyi boşa çıkarmalı. Yani Suriye’de PKK ile bir şekilde kara hattından teması sürdürmeli. Gerekirse İdlib’i verip Rejim’den Kamışlı’yı alarak bunu becermeli. Ancak buna gücü yeter mi emin değilim.

Gördüğünüz gibi onlarca ihtimal ve belirsizlikler içeren bir yazı kaleme aldım. Allah Ümmet-i Muhammed’i şer odaklarının oyunlarından muhafaza buyursun. Amin.

Önceki bölüm için lütfen tıklayınız.

-------------------------------------------

Free counters!

İlginizi çekebilecek diğer yazılar:

-------------------------------------------

 Sitede yayınlanan yazılardan haberdar olmak için lütfen abone olunuz.

Yorumlar