Bir Damat Portresi: Berat Albayrak (1)


Bugün, Ak Parti seçmeninin en rahatsız olduğu parti içi figürü, ha keza muhaliflerin en çok hedef tahtasına koyduğu siyasi aktörü; Berat Albayrak’ı mercek altına alacağız.


Beni şahsen tanımayıp, yazılarımı takip ettiğini ifade eden insanlarla bir vesile karşılaştığımda hep aynı soruyu soruyorum: “Yazılarım hakkında genel bir yorum yapacak olsanız, ne söylersiniz?” Cevaplar hemen hemen aynı çerçevede geliyor ve beni fazlasıyla mutlu ediyor. İnsaflı, tarafsız, hakkaniyetli…

Berat Bey’i de bu perspektifle değerlendireceğim. Oluşmuş atmosfere ve duygusal yüklemelere kulak asmadan mümkün olduğunca objektif bir analiz yapmayı hedefliyorum. Başlayalım.

Berat Albayrak, Milli Görüş’ün önemli simalarından yazar Sadık Albayrak’ın ikinci oğlu. Fakat tüm Türkiye ismini Başbakan Erdoğan’ın kızı Esra Erdoğan’la evlendiği zaman duydu (2004). Ancak, aktif olarak politikaya atıldığı ve milletvekili seçildiği 2015 yılına kadar medyada pek görünmedi. Aynı yıl Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı oldu ve bir daha da gündemden hiç düşmedi desek yeridir.


Piyasayı kasıp kavuran bu Berat Albayrak alerjisinin hem haklı, hem haksız birçok gerekçesi var. İnsanlarda baştan beri bir önyargı vardı ve bu önyargı alerjinin esas yakıtı olarak eleştiri ateşini sürekli diri tuttu. Herkes torpilli olduğunu düşünüyor ve tabirimi caiz görün “gıcık” oluyordu. Berat Bey torpilli miydi? Evet torpilliydi. Ama soruyorum size bugün babası veya kayınpederi para, makam, şöhret sahibi olan hemen herkes bu iltiması yaşamıyor mu? Tuğrul Türkeş, Erdal İnönü, Fatih Erbakan, Ahmet Özal çok başarılı olduklarından mı siyaset dünyasında temayüz ettiler? Muhtemelen Atatürk’ün, Ecevit’in ve Demirel’in çocukları olsaydı şimdi onları da siyaset sahnesinde görüyor olacaktık. Ya da soruyu şöyle soralım, “Piyasada bu isimlerden daha becerikli kişiler yok muydu da bu şahıslar öne çıktı?” Ülkenin en karizmatik ve kudretli adamının damadı olarak, Berat Albayrak da bir iltimas görecekti elbette. Gördü de.

Şöyle bir düşünün. Şimdi sizi cumhurbaşkanı yapsalar ve bir bakanlar kurulu oluştur deseler, eminim pek çok arkadaşınız veya akrabanız o kabinede kendine yer bulur. Çünkü insan tanıdığı, bildiği, güvendiği insanlarla çalışmak ister. Bu insan kaynağı yönetiminin zayıf olduğu ülkelerde sıkça görülen bir durumdur. Bu münasebetle insan kaynağının tedarikinde kurumsal sistemi oturmamış ülkelerin en önemli zaaflarından biri olarak nepotizmi sayabiliriz.

Sadık Albayrak

Milli Görüş’ün hemen hemen tüm eski tüfek isimlerinin oğulları veya damatları şu anda ya siyasette ya da bürokraside önemli pozisyonlara geldiler. Berat Bey şayet Erdoğan’ın damadı olmasaydı da, Milli Görüş’ün fikir babalarından ve en şöhretli isimlerinden Sadık Albayrak’ın oğlu olarak önemli pozisyonlara gelebilirdi zaten. Mesela milletvekili veya belediye başkanı olması çok ihtimal dahilindeydi, belki bakan da olmuştu. Ya da Merkez Bankası başkanı, TOKİ başkanı vs. Çünkü Sadık bey Erdoğan’ın yakın dava arkadaşlarından ve Berat’ı da çocukluğundan beri tanıyor. O zaman belki bu kadar gıcık olmayacaktı insanlar. Rahmetli Turgut Özal’ın kardeşi rahmetli Bozkurt Özal’la ilgili değerlendirmesi bir bakıma bu sendromu özetler: “Aramızda en zeki ve yetenekli olan Yusuf’tu. Ama Yusuf’un önemli bir talihsizliği vardı; Turgut ve Korkut gibi iki şöhretli ismin kardeşiydi.” Fakat Berat Albayrak’a duyulan kesif öfke sadece bu yanlış algıyla açıklanamaz. Sırayla geleceğiz.

Berat Albayrak’ın kifayetsiz ya da ehliyetsiz olduğunu savunanlar da var. Bu da önyargı üzerine bina edilmiş bir kabul. Şayet aldığı eğitimi baz alacaksak, bugüne değin Ak Parti kabinelerinde veya daha önceki hükümetlerde bakanlık yapmış isimlerin pek çoğundan daha donanımlı. Fatih Koleji’nden mezun olmuş. Burada bir parantez açmamız icap ediyor.

Malumunuz Fatih Koleji FETÖ’nün ilk ve en meşhur lisesi. Buradan hareketle Berat Bey’e FETÖ yakıştırması yapan çok sayıda isimle karşılaştım. O dönemlerde muhafazakar elitlerin çocuklarını gönderebileceği eli yüzü düzgün bir lise olmadığından, Sadık bey de pek çoğumuzun yaptığı gibi oğullarını Fatih Koleji’ne yollamış. Berat beyin abisi Serhat Albayrak da Fatih Koleji mezunuydu ve Boğaziçi Üniversitesi’nden arkadaşımızdı. Bir kez bile Fetöcülerle teşrik-i mesaisi olmadı, dahası kendilerinden ta o zamanlarda dahi hiç haz etmezdi. Genel olarak Milli Gençlik Vakfı’na ve diğer ana akım çizgideki cemaat üyesi gençlere takılırdı. Berat Albayrak’ı FETÖ iltisakıyla suçlamak abesle iştigaldir. Aklınıza “Abisine bakarak Berat beyi aklamak ne kadar mantıklı” diye bir soru gelmiştir. Bunun neden önemli bir kanıt olduğunu yazının ilerleyen bölümlerinde açıklayacağım. Kaldı ki Fetö’nün okullarında, dershanelerinde, yurtlarında kalan ve zokayı yutmayan çok sayıda gencimiz var. Bunlar genel olarak İslami donanımı yüksek ve geleneği güçlü ailelerin çocukları. Yani İslam’ın ne olduğunu daha çocukluk yıllarında öğrenmiş gençler. FETÖ’nün devşirebildiği çocukların büyük kısmı köksüz, İslami şuuru zayıf ailelerin çocukları olmuştur. Ayrıca Sadık beyin rahle-i tedrisinden geçmiş bir çocuğun Fetöcü olma ihtimali de muhaldir. Ha, lisedeki arkadaşlıklarına binaen -FETÖ’yle henüz köprülerin atılmadığı dönemlerde- Fetöcü arkadaşlarından birkaçına tavassut ederek bazı önemli pozisyonlara getirmiş midir? Getirmiştir. Ancak kimi önemli siyasetçilerimiz gibi, kızılca kıyamet koptuktan sonra Fetöcü arkadaşlarını korumaya kalkma aymazlığına girişmemiştir.


Liseden sonra İstanbul İngilizce İşletme’ye giden Berat Albayrak buradan mezun olur. İstanbul İngilizce İşletme o dönemlerde %1’lik dilimden öğrenci alan alanındaki en prestijli beş okuldan birisiydi. Bu okulu kazanabilen bir gencin analitik zekası gayet yüksektir. Bunu belirtmemin nedeni çokça gündeme gelen liyakat tartışmalarına açıklık getirmek. Hele ki gelecek umutlarını, baba parası eşliğinde, ancak Kıbrıs’ta 0 netle (yazıyla sıfır) girilen üniversitelerden birine girebilmiş İmamoğlu’na bağlayan seküler şaşkınlar hiç ağızlarını açmasın.

Burada lafım -özellikle okumuş tayfa arasında- yöneticilerin okuduğu lise ve üniversiteyi baz alarak yorum yapanlara. Bir insan iyi üniversite okudu diye iyi yönetici veya lider olmaz. Veya eğitimsiz biri iyi yöneticilik yapamaz diye bir kaide yok. Bu okumuşların üstünlük kompleksine dayanan saçma bir inanış. Ama skalanızı iyi eğitime bağlıyorsanız Berat Bey’in burada da karnesi hiç fena değil. ABD’deki MBA yüksek lisansı da cabası. Hani o çok önemsediğiniz İngilizcesi de var. Yani liyakat üzerinden yapılan tezviratlar gayet mesnetsiz.

Pekala iyi bir eğitimi var da iyi bir yönetici mi ona bakalım. Berat Albayrak’tan kelimenin tam anlamıyla nefret eden ve kifayetsiz olduğunu iddia eden bir arkadaşıma “Bakan olmadan önce de birçok önemli kurumda yöneticilik yaptı, tecrübesi var” dediğimde, “O görevlere bileğinin hakkıyla mı geldi sanki” diye karşı çıktı. “Tamam torpilliydi, ama zengin bir adam oğlunu parayla mesela Harvard’da okutsa bu oğlunun Harvard mezunu ve iyi bir eğitim aldığı gerçeğini değiştirmez” diye cevapladım. Bunlar Berat Albayrak’ın baht hanesinin sonuçları. Bahtsız olduğu yönler de var, oraya da geleceğiz.

Berat Bey gece gündüz çalışan bir bürokrat. Bu yönüyle de eleştirilmeyi hak etmiyor. Ama mesaisinin önemli bir kısmını Erdoğan’ın yanında geçirmesi ve sürekli medyada Erdoğan’la görüntü vermesi önemli bir zafiyet. Hem iş konsantrasyonunu azaltan hem de kamuoyuna itici gelen bir tutum.

Berat Albayrak’ın Enerji Bakanlığı performansı gayet başarılıydı. Yine Berat Albayrak’tan öfkeyle bahseden başka bir arkadaşıma bunu hatırlattım. Bana “Benim elimde de o kadar kaliteli bürokratlar olsa ben de başarılı olurum” diye bir cevap verdi. Ben de “Yöneticilik zaten doğru adam istihdam edip etkin bir şekilde çalıştırmak değil midir” diye cevapladım ve sustu. Enerji Bakanlığı’nda Taner Yıldız döneminden ehliyetli bürokratlar vardı. Ancak halkanın birkaç kritik yeri eksikti ve Berat bey başarılı bürokratlara dokunmadan, zayıf koltuklara da profesyonel isimler atayarak gayet güçlü bir bakanlık kadrosu kurdu. Bu kadroyu kurmasında abisinin de ciddi katkıları oldu. Yani hakkaniyetli bir tetkik yaparsanız Albayrak’ın Enerji Bakanlığı’nda kendisini ispatlamış bir isim olduğunu göreceksiniz. Zaten Enerji Bakanı olarak devam etseydi çok da sorun olmayacaktı. Ama başka gelişmeler oldu ve aslında kendisine karşı duyulabilecek öfke potansiyelinin fitilini ateşledi.

İkinci bölümde Berat Albayrak’ın nasıl bu kadar öne çıktığını ve kendisine duyulan öfkenin haklı gerekçelerini anlatacağız.



-------------------------------------------
-------------------------------------------


 Sitede yayınlanan yazılardan haberdar olmak için lütfen abone olunuz.


Free counters!

Yorumlar