Bir Damat Portresi: Berat Albayrak (2)
Berat
Albayrak’ın Türkiye’de bu kadar önemli bir figür olması, 17-25 Aralık’ta
başlayan ve 15 Temmuz darbe girişimiyle zirveye çıkan birtakım olaylar
silsilesi sayesinde olmuştur. 17-25 Aralık itibariyle FETÖ’nün Erdoğan’a
açıktan savaş ilan etmesinin akabinde kılıçlar çekildi. Fakat Erdoğan,
etrafındaki kurmaylarının büyük bir kısmının kendisini yalnız bıraktığını
anlamakta gecikmemişti. Bu acı gerçeği 28 Ekim 2016’da yaptığı bir konuşma
esnasında “Yanımda halkımdan başka kimseyi bulamadım” diyerek haykıracaktı.
FETÖ’nün
yolsuzluk dosyalarını faş etmesi, sosyal medyada bol miktarda gayrimeşru
ilişkiler içeren kasetlerin dönmesi Ak Parti’deki çok sayıda kişiyi tedirgin
etti. Maalesef bir çoğunun yolsuzluk veya gayrimeşru ilişki türünden açıkları
vardı. Yanlış bir kelam ettiklerinde, her an kendi kaset veya dosyaları ifşa
olabilirdi. Ayrıca FETÖ’nün bürokraside ve askeriyede ne kadar güçlü ve
organize olduğunu bildiklerinden savaşı kimin kazanacağından emin değildiler.
Sessiz kalarak olası gelişmelerden en az zararla kurtulmayı hedeflemişlerdi.
Hal böyle
olunca, Erdoğan’ın kendisiyle beraber ön cephede yer alan az sayıdaki yol
arkadaşı ve ailesinden başka kimseye güveni kalmadı. Erdoğan 15 Temmuz’la
birlikte kartları yeniden dağıtmış ve kendisini yalnız bırakmayan kişilere
imtiyazlı alanlar açmıştı. Berat Albayrak da imtiyazlılar listesinde başta yer
alıyordu.
Tayyip
Erdoğan’ın kanatları altında açılan bu iktidar alanı aniden peyda olmuştu ve
sadece Albayrak’ta değil 15 Temmuz sonrası güç kesbeden tüm şahıs ve gruplarda
güç sarhoşluğuna neden oldu. İlave olarak, daha önceden yüzlerce kişi ve gruba
dağıtılan iktidar kudretinin az sayıda aktöre teksif edilmesi, eskiden iktidar
alanına malik olan ve fakat sonradan kenarda kalanlar arasında rahatsızlığa yol
açtı. Siyasi ve bürokratik aktörlerin halka kadar uzanan ve her basamakta
büyüyen piramidal bir nemalanma zinciri vardır. İşte iktidar nimetlerinden
eskisi gibi faydalanamayan bu yüzlerce zincirin onbinlerce üyesi yukarıdan
gelen yönlendirmelerle Berat Albayrak gibi nevzuhur erk sahiplerine ateş
püskürmeye ve negatif yükleme yapmaya başladılar.
İnsanlar
sizin hakkınızda ne kadar dedikodu yaparsa yapsın, tezvirat yayarsa yaysın
düzgün bir duruşunuz varsa eninde sonunda hakkınızdaki algıyı toparlarsınız.
Fakat Berat Albayrak ve ekibi gerçekten de ellerine geçen gücü pervasızca
kullandılar. Pelikancılar diye bilinen tayfanın Berat beyle iltisakını herkes
biliyor. Başta bu grup olmak üzere bütün ekibin hoyrat tavırları ve acımasız
tırpanlarıyla pek çok kişi yaralandı ve rencide oldu. Bu sivri uçlu tavırlarda
Berat beyin abisi Serhat Albayrak’tan etkilendiğini düşünüyorum. İlk bölümde
değindiğim ağabey-kardeş etkileşimine burada açıklık getireyim.
Bir erkek
çocuğuysanız ve sizden 5 yaş büyük bir ağabeyiniz varsa o sizin için gerçek
manada bir idol olur. Ebeveyn çocuk ilişkisindeki hiyerarşi nasıl erken
çocukluk döneminde başladığı için etkili ve kalıcıysa, ağabey-kardeş
ilişkisindeki etkileşimde de ağabeyden kardeşe bir özel alan hiyerarşisi olur.
Ağabeyin kardeşe göre çok zayıf olduğu durumlarda, bu hiyerarşi ergenlik
sonrasında kırılabilir. Ama Serhat Albayrak psikolojik kudreti olan, kafası
gayet iyi çalışan (ÖYS’de ilk 50’ye girmiş), entelektüel donanımı olan bir
ağabey olarak Berat Albayrak’ın hayatında sürekli önemli bir yere sahip olmuştur.
Serhat Albayrak |
Serhat
Albayrak medya sektöründe neredeyse kral diyeceğimiz bir isim. Bir zamanların
Aydın Doğan’ı neyse şimdinin Serhat Albayrak’ı da o. Medya patronu olduğu halde
medyada hiç görünmediğinden kendisini çok az kişi tanır. Fakat benim iddiam
odur ki, Türkiye’nin Erdoğan’dan sonra en kudretli ismidir. Tipik bir
Karadenizli olarak sert mizacı ve köşeli ilişkileri vardır. Berat Albayrak ve
ekibinin siyasi çizgisi de onun şahsı ve tarzıyla şekillenmiştir. Nedir bu
tarz: “Ya benimsin, ya kara toprağın.” Bu tarzın şovenist yaklaşımı ilk
zamanlarda işe yarar. Ama uzun vadede bol miktarda düşman edinirsiniz. Aynı
kafayla hareket eden her kişi ya da grup, küçük bir kitleyle canciğer,
kalanıyla da soğuk ya da düşmanca bir ilişkiye kapı açar. Berat Albayrak da
Tayyip Erdoğan’dan sirayet eden gücü kaybettiği gün aslında etrafında kimsenin
olmadığını anlayacak.Özellikle de fır fır etrafında dönenlerin.
Berat
Albayrak’ı vatandaşla olan ilişkilerinde birkaç kez gözleme şansım oldu. Gayet
nazik, mütebessim ve mütevazı tutumları vardı. Ancak üçüncü şahıslara
gösterdiği bu nezaketi, mahiyetinde çalışanlara göstermediğini biliyoruz. Her
yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır, bu da onun yönetim tarzı. Sonuç da alıyorsa problem yok. Kimse zorla Berat
Bey’in yanında çalıştırılmıyor. “Yönetim tarzını beğenmeyen Berat Bey'le
çalışmaz” diyerek bu mevzuyu kapatalım.
Berat
Albayrak’ın önemli bir talihsizliği de fiziksel ve ruhsal gelişiminin yavaş
seyir etmesi. Cildi, saçı sakalı kendisini olduğundan oldukça genç gösteriyor.
Hali ve tavrı da olgun ve oturaklı olmaktan çok, genç ve heyecanlı bir görüntü
arzediyor. Zaten fiziksel ve ruhsal olgunlaşma genelde paralel gelişim arzeder.
Şu anda 41 yaşında. Ama daha otuzlu yaşların başında gösteriyor. Aslında geç
yaşlanmak gayet iyi bir şey. Ama siyasette ve yöneticilikte dezavantaj olduğu
bir gerçek.
Mesut Yılmaz
34 yaşında bakan oldu, Adnan Kahveci 38, Ali Babacan 35 yaşında. Bu isimler hep
prens olarak algılandı, kamuoyunca sempatik bulundu. İlk kez 38 yaşında bakan
olan Berat Albayrak’a ise antipatiyle yaklaşıldı. Diğer gerekçeleriyle beraber Berat
Bey’in fazla genç görünmesinin bu antipatide ciddi bir etkisi olduğunu
düşünüyorum.
Tayyip
Erdoğan’ın halef olarak Berat Albayrak’ı hazırladığına dair kuvvetli bir inanış
var. Berat Bey’in siyasi manevraları da bu minvalde seyrediyor. Ak Parti kadrolarında,
özellikle İstanbul’da Berat Albayrak’ın ciddi nüfuz oluşturduğunu biliyoruz.
Hatta İstanbul’da kendi adayını gösteremediği için, İstanbul yerel seçimlerinde
parti teşkilatının Binali Yıldırım için çalışmadığını da biliyoruz. İstanbul
seçimlerinin kaybedilme gerekçelerinden birisi de budur.
Türkiye’deki
siyasi yönelimlerde, şahısların karizmasının ciddi bir etkisi var. Bu yüzden
Erdoğan kendi ideolojisine yakın kemik oy %5 civarında olduğu halde, %50’den
fazla oy alabiliyor. Yani lider bazlı bir siyasi yaklaşımımız var. Şimdi Berat
Albayrak’ın siyasi arenadaki şansını masaya yatıralım.
Erdoğan
yaşarken partiyi Albayrak’a teslim ederse, sonuna kadar tavassut etse bile
partinin % 35’ten fazla oy alması imkansız. Cumhurbaşkanlığı seçiminde de Berat
beyin şu haliyle hiç şansı yok. Diğer bir senaryoya bakalım. Allah gecinden
versin, diyelim Erdoğan vefat etti ve Berat Albayrak teşkilatı elinde tuttuğu
için parti başkanı seçildi. Bu durumda partinin birkaç parçaya bölünmesi büyük
bir ihtimal ve Albayrak’ın alacağı oy %10’un altında kalır. Diyelim ki Berat
Bey partinin bölünmesine fırsat vermedi. Yine de seçimlerde %25’i geçemez. CB
seçimlerinde de hiç şansı olmaz.
Peki Berat
Bey kendisi hakkında kamuoyunda ayyuka çıkmış antipatiyi dağıtabilir mi? Bu da
uzak ihtimal. Belki 20-25 yıllık bir süreçte çok doğru hamlelerle tedricen
düzeltebilir imajını. Ama siyasi kumaşı zayıf. Bu Allah vergisi bir yetenek. Buradan bir lider portresi
çıkmaz.
Berat Bey’e tavsiyem
odur ki bürokraside çalışsın, siyasi işlere hiç bulaşmasın. Teknokrat olarak
istidadı var. Enerji Bakanlığı’nda gayet iyiydi. Ekonomiden sorumlu bakanlıkta
da hiç fena gitmiyor. Göreve geldikten sonra özel sektörden işini iyi bilen
başarılı teknokratları transfer etti. Kaos içinde devraldığı ekonomiyi bir yıl
içinde istikrara kavuşturdu. Enflasyonu da tekrardan tek haneli rakamlara
çekmek üzere. Ama yine de ekonominin zafiyete
uğramasının baş sorumluları Ali Babacan ve Mehmet Şimşek kadar
yaranamadı milletimize. Çünkü kendisine karşı ağır bir önyargı var.
Türkiye’nin
sırat köprüsünden geçtiği şu dönemde Tayyip Erdoğan’ın yıpranmaması lazım.
Kendisini en çok yıpratan damat meselesinde doğru adımları atmazsa bu mevzu
yüzünden kaybettiği destek giderek artabilir ve bu hiç de iyi olmaz.
Hasılı,
Berat Bey devlette kendisine tevdi edilen görevleri güzel yerine getirebilen iyi bir bürokrat. Bu işlere konsantre olsun. Siyasi operasyonlar yapmaktan
vazgeçsin. Erdoğan’ın peşinde oradan oraya koşturmasın ve gerekmedikçe medyada
boy göstermesin. Böyle davranırsa hem kendisi, hem Erdoğan, hem ülkemiz için
çok daha hayırlı olur.
Sonraki bölüm için lütfen tıklayın.
Önceki Bölüme dönmek için lütfen tıklayın.
-------------------------------------------
Sitede yayınlanan yazılardan haberdar olmak için lütfen abone olunuz.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız küfür, hakaret vs içermediği müddetçe, en sert eleştirileri dahi içerse yayınlanacaktır.