Seçimin Gizli Kazananı
Türkiye 24 Haziran’da kritik bir seçime gitti. Seçim sonrası
birçok uzman değerlendirme yaptı ve seçimde kimin başarılı, kimin başarısız
olduğuna dair yorumlarda bulundu. Seçime tek boyutlu bakarsak kazanan belli. Cumhurbaşkanlığını
Tayyip Erdoğan, Meclis seçimini de Ak Parti kazandı. Ama kazın ayağı pek öyle
görünmüyor.
Siyasetin çok boyutlu analizlere ihtiyacı olduğunu hepimiz
biliyoruz. Mesela bir önceki Meclis aritmetiğinde çoğunluğa sahip olan Ak Parti, bu sefer Meclis’te tek başına
çoğunluğu sağlayamadığından, çok da
seçimin galibi gibi durmuyor. Meclis çoğunluğu için Cumhur İttifakı
üzerinden MHP’ye muhtaç hale geldi. Burası önemli. En sonunda seçimin asıl
kazananını ilan ederken, bu ittifakın ne manaya geldiğinden hareket edeceğiz.
Seçimin kaybedenlerinden başlayalım. Burada parti isminden
çok şahıs ismi saymak daha doğru olur. Kemal Kılıçdaroğlu, Abdullah Gül ve
Temel Karamollaoğlu ve Tayyip Erdoğan seçimin kaybedenleri. Gül seçimler
başlamadan aldığı tavırla kaybetti. Karamollaoğlu kendince çok iyi siyasi
numaralar yaptı, ama seçmen refleksini öngörememenin bedelini ağır ödedi.
Kılıçdaroğlu seçim sürecinde aslında çok yanlış işler yapmadı. Ancak seçim
öncesi dönemdeki hayati hataların bedelini seçim sürecinde ödedi. Yani seçime
girmeden kaybetmişti zaten. Seçim dönemindeki hangi kararları alırsa alsın
kaybedecekti. Kaybetti de. Ama hasarın ağırlaşmasına fırsat vermedi. Erdoğan’ın
aldığı oy kendisini cumhurbaşkanı yapmaya yetti. Ancak benim beklediğimin hayli
altında kaldı. Nedenini açıklayalım.
Tayyip Erdoğan, MHP karşı cephedeyken zaten bu kadar oy
almamış mıydı? Şimdi MHP doğrudan adayımız dediği ve % 11 gibi iyi bir oranla
destek verdiği halde Erdoğan ancak aynı oyu alabildi. Üstelik arada 15
Temmuz’dan anlının akıyla çıkmıştı. Liderliğini pekiştirmiş bir isim olarak
seçimlere girdi. Daha yüksek alması gerekmez miydi? Kesinlikle gerekirdi. Ama alamadı. Niyesine girmeyelim, çok uzun ve çetrefilli bir analiz. Ama şunu tavsiye edebilirim kendisine. Partisi kadar kendisini de sorgulasa iyi yapar. Ya da şöyle diyelim. Bu parti senin çocuğun. Çocuğunda arıza varsa iyi terbiye edemiyorsun demektir.
Kazananlara gelelim. Öncelikle ifade etmeliyim ki Ak Parti beklediğimden çok yüksek oy aldı.
Bence bu seçimin kazananlarından biri Ak Parti. Açıkçası %40’ı geçmesini
beklemiyordum. Son dönemlerde artık Tayyip Erdoğan’ın da kontrol edemeyeceği
kadar büyük yozlaşma var. Daha önceleri yolsuzluk, gayrimeşru ilişkiler, adam
kayırmalar, israf veya böbürlenme gibi durumlarda Erdoğan oyuncu değişikliğine
giderek kendine göre kan tazeliyordu. Ama yeni gelenler de bir süre sonra
benzer manevralara girince Erdoğan yoruldu. Artık çok da yeni isim bakmıyor/bakamıyor.
Dahası eskiden kendisine ulaşmak bir nebze kolay olduğundan yeni yüzler,
prensler bulabiliyordu. Şimdi etrafına bir şekilde çöreklenmiş bir grup insan
kendisine kimseyi yaklaştırmıyor. İçeriye sızmasına izin verdikleri de hep
kendi adamları. Bu sadece benim bildiğim bir gerçek değil. Vatandaş da az çok
mevzudan haberdar. Ak Parti tabanında ciddi bir rahatsızlık vardı. Hala var.
10 seçimdir kazanan, 17
senedir iktidarda bulunan bir partinin % 30 bile alması başarı kabul edilmeli.
Hala % 40’ın üzerinde seyreden bir oran yakalamak hiçbir şekilde başarısızlık
kabul edilemez. Seçime birkaç gün kala CHP seçmenin partizan kesimi her
zamanki gibi fazla gaza gelerek cırlak sesleriyle ortalıkta şov yapmaya
başlayınca, Ak Parti seçmeni ürktü ve bu da Ak Parti’nin son birkaç gün içinde
kayıp giden oyları geri toplamasına fırsat tanıdı. BBP’nin %1’ini çıkarırsak
yaklaşık 7 Haziran seçimlerindeki kadar oy aldı diyebiliriz. Ama şunu unutmamak
lazım. Ak Parti’nin genç seçmende oy oranı düşük. Dolayısıyla partinin 7
Haziran’dan daha düşük oy almasını beklemek makuldü. Görünen o ki Ak Parti’nin sıkça
zikrettiği “ülke elden gidecek, Erdoğan
ve Ak Parti giderse ülkeyi Batı maşası aktörler Batı’ya peşkeş çekecekler” içerikli
seçim propagandası bir kısım insanımız üzerinde bayağı etkili olmuş. Allah
biliyor, benim oy verme gerekçem de esasen bu saike dayanıyor.
Seçimin ikinci kazananı MHP. Ak Parti’nin yasamada MHP’ye
duçar olması MHP için yeterince büyük bir kazanım. Hem iktidarın
sorumluluklarından kurtuldular, hem de istedikleri gibi popülist vaadlerle atıp
tutma ve Ak Parti’yi sıkıştırma hakkına sahipler. Seçimlerden 6 ay önce MHP ile
ilgili %12 tahmininde bulunmuştum. Bu yönüyle çok da başarılı saymıyorum
kendilerini. Ama hiç kollarını kıpırdatmadan bu kadar oy almaları başarı değil
midir?
Üçüncü kazanan HDP.
Son üç seçimdir %10’luk seçim barajını
aşmış oldular. Böylece siyasi yelpazede ciddiye alınması gereken bir aktör
olduklarını ispatladılar. Yerel yönetimlerde işledikleri her türlü suça ve
berbat belediyeciliklerine rağmen bu kadar oy almaları büyük başarı. Gerçi CHP
tabanından çıkılan koltuğun ciddi bir katkısı oldu. Siyaset sonuç alma
sanatıysa, neticeye bakmak lazım. Sonuçta Meclis’te MHP’den fazla sandalyeleri
var mı? Var.
Bir başka kazanan İyi Parti. Bir ara güçlü bir ivme yakalamışlardı.
Sonra hızları kesildi ve biraz gerileme oldu. Ama kardan zarar ettiler. Yeni kurulmuş bir partinin % 10 oy alması
nereden bakarsanız bakın büyük başarıdır. Üstelik FETÖ’nün kirli sicilini
üzerlerinde taşıyarak bu kadar oy aldılar.
Birey olarak kazanan tek isim var. O da Muharrem İnce. Sol cenahta yeni bir umut
olarak parladı ve canlanmaya sebebiyet verdi. Bu başarı solda denklemi karmaşık
hale getirdi. İnce hırslı bir isim. CHP içerisinde veya olmadı başka bir parti
çatısı altında, yakaladığı bu seçim başarısını daha somut bir taçlanmayla
sürdürmek isteyecektir.
Gelelim seçimin asıl kazananına. Meclis’e tek milletvekili
yollayabilen BBP bu seçimin gerçek kazananıdır. İroni yapmıyorum. BBP hiç vekil
sokmasaydı da seçimin galibi olacaktı. İdeolojin
iktidardaysa kazanan sensindir. Nokta.
15 Temmuz itibarıyla Bahçeli’nin Ak Parti’ye ve özellikle
Tayyip Erdoğan’a doğru direksiyon kırması ve güçlü desteği sıkışmaya başlayan
Ak Parti’ye arka çıkması iktidar için sadre şifa bir dokunuş olmuştu. Ak Parti
de siyasi kararlarını kısmen milliyetçi çizgiye doğru çekerek jestte bulundu.
Bir süredir devam eden bu işbirliğinin ara dönem pansuman bir çözüm olma durumu
vardı. Ama seçimlerde çıkan tablo Ak Parti’yi güçlü bir iktidar için tekrar
MHP’nin önüne bıraktı. Doğal olarak MHP-Ak Parti yol arkadaşlığının menzili
ciddi şekilde uzadı. İşte bu birlikteliğin buluşma noktası, yaklaşık olarak rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun siyasi
çizgisine tekabül ediyor. Yani siyasi hayatı boyunca gün yüzü görmemiş, en
sonunda da şaibeli bir kazayla ahirete intikal etmiş Muhsin başkan, öldükten
sonra siyasi görüşlerini ideolojisini iktidara taşımış oldu. Herhalde yaşasa ve
bugünkü siyasi tabloyu görse baya bir keyif alırdı.
Önümüzdeki beş sene Türkiye’nin yaklaşık siyasi yol haritasının
nasıl olacağını hayal edin ve şu sorunun cevabını verin: Seçimin kazananı kim
sizce?
İlginizi çekebilecek diğer yazılar:
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız küfür, hakaret vs içermediği müddetçe, en sert eleştirileri dahi içerse yayınlanacaktır.