Kılıçdaroğlu’nun Sıcak Yazı
Kılıçdaroğlu karizmatik bir lider değil. Hepimizin bildiği
gibi bileğinin hakkıyla değil, bir nevi atamayla CHP’nin başına geçti. Açıkçası
yumuşak huylu bir kişi olduğunu düşünüyorum. Bu da aldığı kararları, gerek kendisini oraya
getiren üst aklın, gerekse çevresindeki kurnaz operatörlerin manipülasyonlarına
çok açık hale getiriyor.
Daha önce CHP ile ilgili iki yazı yazdım. İlk yazımda CHP’de
Kılıçdaroğlu üzerinden nasıl bir dizayn gerçekleştiğini anlatmıştım (Bkz Dersim’inAcı İntikamı: CHP). CHP’nin yönetim kadrosunun ve bunun doğal uzantısı olarak
ideolojik ve siyasi kimliğinin büyük oranda alevi, marijinal sol ve kürtçü kimliğe
evrildiğini vurgulamıştım.
CHP ile ilgili ikinci yazımda da bahsettiğim kimlik
değişiminin yavaş yavaş tabandaki milliyetçi-seküler-kentli
tayfa ve Batı’nın kırsal bölgelerindeki milliyetçi Anadolu insanınınca
farkedilmeye başlandığının, aynı dönemde kurulan İyi Parti’nin bu kesimler için
ciddi bir alternatif olduğunun altını çizmiştim (Bkz İktidar Değil AnaMuhalefet Sallanıyor).
Akşener’in zekice siyasi manevralarla Abdullah Gül’ü ekarte
edip muhalefet cephesinin parlayan yıldızı olarak sivrilmesi CHP’yi oldukça zor
durumda bırakmıştı. Açıkçası CHP’nin parti içi muhalefetinde öne çıkan isim
Muharrem İnce’nin cumhurbaşkanlığı için aday gösterilmeyeceğini düşünüyordum.
Bu durum Kemal Kılıçdaroğlu’nun koltuğunu tehlikeye atabilirdi. Sadece
Kılıçdaroğlu’nun değil, onunla birlikte partiye çöreklenen ekibin de pozisyonunu
riske edebilirdi. Diğer yandan parti, bir türlü gizleyemedikleri kürtçü-mezhepçi
kimliğinden dolayı erimeye yüz tutmuştu. Oyların tekrardan konsolide
edilebilmesi ve Akşener’in yükselişinin frenlenebilmesi için milliyetçi tabana
hitap eden bir adaya ihtiyaç vardı.
Parti içinde ne konuşuldu, nasıl karar alındı bilmiyorum.
Ama İnce aday gösterildi ve siyasi hayatımızda önemli bir çalkantının fitili
ateşlenmiş oldu. Bir taraftan HDP’yi baraj altında bırakmamak için tabanın bir
kısmını HDP’ye yönlendiren CHP kurmayları, bir taraftan da İyi Parti’ye kayan
kitleyi geri çağırma hesabı yapıyordu. Ama
bu denklem, ne yaparsanız yapın Kılıçdaroğlu ve kurmaylarının kaybetmeye mahkum
olduğu bir denklem. Tabanın yarısından az bir kitlenin siyasi eğilimlerini
partinin genel çizgisine hakim kılarsanız, eninde sonunda bu uyumsuzluk isyana
sebep olacaktır.
İnce zayıf bir portre çizseydi, bu iş bu kadar baş ağrıtıcı
seviyede olmazdı. Ama gördük ki İnce, seçim çalışmaları sürecinde gayet iyi bir
performansla kitleleri arkasına almayı başardı. Partisine 8 puanlık inanılmaz bir fark atarak ve CHP’nin oylarını 40
yıl sonra %30 barajının üzerine çekerek siyaset sahnesinde çok güçlü bir aktör
olduğunu, karizmasıyla parti liderliğini Kılıçdaroğlu’ndan çok daha iyi
taşıyabileceğini gösterdi. Şimdi, Kılıçdaroğlu ve ekibinin kucağına bırakılmış
bu bombayı ya etkisiz hale getirmesi veya CHP’nin başına geçmesine fırsat
tanıyarak siyasette parlatması gerekiyor. Hangisini tercih edeceklerini
önümüzdeki günlerde göreceğiz.
Kılıçdaroğlu ve kurmayları için mevcut mevzilerinden feragat
etmek hiç de kolay olmayacaktır. Hem şahsi ikbal ihtirasları ve iktidarı elinde
tutmanın büyüleyici şehveti, hem de kendi taban hinterlantlarının beklenti ve
ideolojik tazyiğiyle koltuklarını bırakmak istemeyeceklerdir. Daha önceden
tasarladıkları delege profiliyle bunu başarmaları gayet mümkün. Ama bu durumda,
dalga dalga gelen ve son seçimlerdeki performansıyla önüne konulacak
bariyerleri yıkacak kıvama gelmiş İnce’nin önünü kesmeye yetmeyecektir. İnce o
ışığı gördü bir kere. Ya partiden ayrılıp yeni bir siyasi oluşumla siyaset
sahnesinde yerini alacaktır, ya da başka bir siyasi oluşuma kayarak siyaset
yapmaya devam edecektir. Bu da muhtemelen kendisine en yakın çizgide olan İyi
Parti olur. İnce gibi bir figürün İyi Parti’ye sadece lider olarak katılma
ihtimali var. Bu da Akşener ve kurmayları için kabul edilmesi neredeyse
imkansız bir durum. Sıfırdan bir parti kur, çabala uğraş ve rüştünü ispat
edecek bir seviyeye taşı, sonra gelsin elin adamı partinin başına geçsin. Çok
zor. Dolayısıyla İnce’nin CHP’de ısrarla
önünün kesilmesi kuvvetle muhtemel yeni bir siyasi oluşuma kapı aralar.
Kılıçdaroğlu ve ekibinin İnce’nin karizmasını kabullenip CHP’yi
ele geçirmesine fırsat tanımaları mümkün. Biraz rasyonel düşünür ve kendi
alanlarını fazla daraltmamak üzerine yapacakları bir pazarlıkla bu yolu tercih
edebilirler. Tabi bu kadar coşmuş İnce ve ekibinin bu pazarlığa ne kadar
yanaşacakları da şüpheli. Ya da CHP üzerinde güçlü etkisi bulunan Batılı
dostlarının zorlamasıyla buna mecbur kalabilirler. İkinci şık daha güçlü bir
olasılık olarak duruyor. Batılı gazeteci ve politikacılarla yaptığım
müşaverelerde anladım ki İnce Batı’nın uzun süredir aradığı adam. Bunu
seçimlerden önce dillendiriyorlardı, seçimlerin sonuçlarını görünce iyiden
iyiye İnce’ye oynamaya karar vermişlerdir.
Önümüzdeki aylar Kılıçdaroğlu ve ekibi için hiç de iç açıcı
görünmeyen alternatiflere gebe. Daha önceki yazımda belirttiğim gibi CHP ya
Kılıçdaroğlu’yla devam edip küçülmeye yüz tutacak/ana muhalefet özelliğini
kaybedecek, ya da İnce’ye geçip ana muhalefet kimliğini güçlendirecek.
Hazır yeri gelmişken İnce ile de ilgili birkaç yorum yapmak
istiyorum. İnce, bizim CHP’li siyasetçilerde görmeye alışageldiğimiz sürekli
eleştiren, yıkıcı, cazgır ve rasyonaliteden uzak siyasetçi kimliğinde bir isim
değil. Seçim yenilgisini olgunlukla karşılaması da bunun bir örneği. Bunlar
halk üzerinde müsbet etkiler bırakır. Belki
Ak Partililer kızacak ama sol seçmen kendi Tayyip’ini bulmuş gibi görünüyor.
Erdoğan’la kıyaslandığında elbette zayıf kalır. Ancak Erdoğan gibi halkın
içinden gelen, kendini iyi anlatan ve hepsinden önemlisi seçmeniyle samimi bir
diyalog kurmayı başarabilen birisi. CHP’nin başına geçerse sonraki seçimlerde
Erdoğan’ı oldukça terletecektir.
Bu dünya etme bulma dünyası. Akşener Gül’e çektiği siyasi
manevrayla Gül’ün adeta siyasi kariyerini bitirmiş, kendine de geniş bir alan
açmıştı. Ciddi ciddi cumhurbaşkanı olma hayali kurmaya bile başlamıştı. Ancak
İnce’nin sahne alması Akşener için siyasi arenayı tam anlamıyla kabusa çevirdi.
İnce sadece Kılıçdaroğlu’nun değil
Akşener ve Erdoğan’ın uykularını da kaçıracak gibi duruyor.
Şayet Kılıçdaroğlu koltuğu devretmez ve İnce ekibiyle birlikte ayrılırsa, CHP marijinalleşir ve bir süre sonra HDP ile birleşme planları devreye girer. Bu notum da burada dursun.
Şayet Kılıçdaroğlu koltuğu devretmez ve İnce ekibiyle birlikte ayrılırsa, CHP marijinalleşir ve bir süre sonra HDP ile birleşme planları devreye girer. Bu notum da burada dursun.
İlginizi çekebilecek diğer yazılar:
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız küfür, hakaret vs içermediği müddetçe, en sert eleştirileri dahi içerse yayınlanacaktır.