Küçük Enver’in Büyük Rüyası (XI-Son)

     Kristal vazo ve sebeb-i telif

Ahmet Davutoğlu hakkında bu yazı dizisini kaleme almamın önemli bir nedeni var. Bir kere yakın çevremin “düşmüş adama vurmak etik değil” görüşlerine hiç katılmıyorum. Ahmet Hoca’nın eli, şu anda sanılandan çok güçlü. Bazen elinizde az bir kudret vardır, fakat marijinal değeri çok yüksektir. 1 liraya 10 liralık ürün alacak fırsatınız oluşur. Davutoğlu şu anda İngilizlerin deyişiyle “game changer” pozisyonunda. Talih bir kez daha Hoca’ya gülümsedi ve konjonktür kendisine altın değerinde bir rol armağan etti. Bu pozisyonun Hoca farkında mı bilmem ama, siyaset dahisi Erdoğan fazlasıyla farkındadır. Şimdi gerekçeleri açıklayalım.


Seçimler (cumhurbaşkanlığı ve milletvekili) yaklaşıyor. 2019 seçimleri için Türkiye’nin 80 yıl kanını emen ve bundan kolay kolay vazgeçmeyecek harici birtakım mihrakların hararetle çalıştığını tahmin etmek için, kahin olmaya gerek yok. “Başladık, nerdesin?” başlıklı yazımda Türkiye’nin içinden geçtiği darboğazı, yeniden diriliş hikayemizi ve bizi bekleyen dikenli yolları aktarmıştım. Türkiye’nin prangalarından kurtulup ayağa kalkma sürecinde, MHP ve Ak Parti neredeyse blok halinde hareket ediyor. Buna Anadolu Bloğu diyelim. Bütün hesaplar bu bloğu eritmek, örselemek adına yapılacak. Bu bloğun karşısında da eski, iddiasız, Batı’nın kuyruğunda dolaşacak Türkiye’yi talep eden bir cephe var. Buna da Batı Bloğu diyelim.

Cumhurbaşkanlığı seçimi için Tayyip Erdoğan’ın karşısına yine sağ cenahtan bir aday çıkacak. Bu herkesin malumu. Şimdilik bunun için adı geçen iki aday var: Meral Akşener ve Abdullah Gül. Akşener bir siyasi parti kurdu ve sahnede yerini aldı. Abdullah Gül’ün parti kurma durumu yok. Batı’nın ilk tercihi tabi ki Abdullah Gül olur. Akşener’in, Gül’ü ikna edemedikleri durumda B planı olarak devreye sokulması bekleniyor. Akşener, Ak Parti-MHP bloğuna karşı, Batı Bloğu’nun çatı aday olmaya dünden razı. Ama Erdoğan’a karşı şansı yok denecek kadar az. Kürt seçmenden yeterince oy alamayacağını tahmin etmek zor değil. HDP’nin Batılı ağababaları Akşener’i destekleme emri verdiğinde, tıpış tıpış desteği verecekler, bunu biliyoruz. Ama tabanı faili meçhuller prensesi Akşener’e ikna etmek hiç de kolay olmaz. Yani bütün kilit Abdullah Gül’de. Gerçi Akşener’in MHP’yi meclis dışında bırakmak gibi bir misyonu daha var. Ama bu konuya girmeyelim.

Gül’ün hem Ak Parti içinde, hem Ak Parti seçmeni arasında bir ağırlığı var. Adalı dostlarının sinsi fısıltılarına kulak vererek cumhurbaşkanlığına aday olmaya yeltenirse, işte o zaman seçim aritmetiği ince hesaplara kalabilir. Ve tam da burada, Davutoğlu gibi her iki adaya da eklemlenebilecek bir isim, ciddi önem kazanır. Daha önce sık sık vurguladığım gibi Ahmet Hoca’nın okumuş mütedeyyinler arasında seveni çok. Abdullah Gül’ün yanında olmayı tercih ederse, Türkiye genelinde % 0,5-1 arası oranda oyu, Erdoğan’dan Gül’e kaydırabilir. İşte ben bu yazıyı Davutoğlu’nun peşinden laik-sol-kürtçü-fetöcü cepheye, yani Batı Bloğu’na gidebilecek bu kitle için kaleme aldım. Davutoğlu’nu biraz daha yakından tanısınlar, devlet adamı ve siyasetçi olarak zaaflarını, eksiklerini, tutkularını görebilsinler istedim. Belki bir miktar arkadaşımızın vicdanına hitap edebilirim diye çabaladım.

Sevin sevmeyin, beğenin beğenmeyin, hepimiz biliyoruz ki kitleleri peşinden bu oranda sürükleyebilecek Tayyip Erdoğan gibi bir lider, bir daha kolay kolay gelmez. Üstelik, Türkiye’nin kollarından bacaklarından tutup tekrar yere yatırmak için bütün gücünü kullanan Batı’ya karşı bugüne kadar ayakta kalarak, ülkeyi 80 yıllık müstevli istilasından kurtarmak için baya bir merhale kaydetmişken, Erdoğan’ın iktidardan olması onca yıllık diriliş mücadelemizi tekrardan sıfırlayacak. Erdoğan bu ülkenin kristal vazosu. Erdoğan düşerse Türkiye düşer. İmanlı, vatansever, bu ülkenin bağımsızlığına inanan herkesin Erdoğan’ı iktidarda tutmak için hırslarını, rezervlerini, kırgınlıklarını bir kenara koyması lazım.


     Saf tutman gerektiğinde…

Ahmet Hoca’yı yakından tanıyanlar yaklaşık üç gruba ayrılır. Kendisine hayran olanlar, kendisinden nefret edenler ve zaaflarını, yeteneklerini doğru algılayıp kendisine bu çerçevede değer biçenler. Blogumdaki yazıları okuyanların büyük bir kısmı bahsettiğim mütedeyyin okur yazar kitle. Hoca’yı üçüncü kategorideki insanlar gibi algılamanızı istirham ediyorum. Sevginiz, saygınız eksik olmasın. Ama bilin ki siyasette, hem davaya hem ülkeye ciddi zararlar verebilecek bir kafa yapısı var. Onun kişisel takıntılarından kaynaklanan yönelimleri, Allah rızası için sizi yanlış yola sevk etmesin.

Umut ve dua ediyorum ki, Abdullah Gül dışarıdan gelecek tazyik ve telkinlere mukavemet gösterir. Bunu başarırsa mesele büyük oranda halledilmiş olur. Şayet Erdoğan’ın karşısına aday olarak çıkarsa o zaman da Ahmet Hoca’dan basiret göstermesini, hırslarını tutkularını bastırmasını bekleyeceğiz. Ahmet Hoca Anadolu Bloğu’nda kalmayı tercih ederse, yine Erdoğan’ın eli oldukça güçlenir. Ama hem Abdullah Gül, hem Davutoğlu Batı bloğunda yer alırsa iş sarpa sarabilir. İşte o zaman bu yazımı tekrar okuyun. “Son nefesime kadar Erdoğan’ın yanındayım” diye tüm ülkenin gözü önünde taahhüd veren Davutoğlu, nefsi uğruna akdini ayaklar altına almış olacak. Siz de böylesi bir tavrı takınan bir adamın peşinden gitmeyecek, ona kanmayacak kadar bir Müslüman basiretini gösterip, bulunduğunuz mevziyi terk etmemek zorundasınız.


Hasılı kelam, Ahmet Hoca’yı sevmek için çok nedenimiz var; Ahmet Hoca zeki, çalışkan, iyi niyetli, dindar, helal para yemiş, vatansever bir isim. Ama devlet adamı ve siyasi lider olmak istemesine itiraz etmek için de çok nedenimiz var; Tutkuları, hırsları, egosu davanın önüne geçiyor ki bu bir devlet adamı için en büyük zafiyet.


     Neden “Küçük Enver”?

“Küçük Enver”, Ahmet Hoca için bir kısım Boğaziçi mezunu arasında kullanılan bir ibaredir. Malumunuz üzre, Enver Paşa hep hayalini kurduğu Büyük Osmanlı hülyası uğruna çok riskli kararlar almış ve Osmanlı’nın dağılmasına zemin hazırlamıştı. Zeki, idealist ve yürekli bir adamdı. Zaten davası uğruna cephede çarpışırken şehit oldu. Ahmet Hoca’nın da benzer hayaller peşinde hem ülkemize, hem yaşadığımız coğrafyadaki Müslümanlara ciddi sıkıntılar yaşatması, kendisine yeni Enver Paşa olarak bakılmasına sebep olmuştu. “Küçük” ibaresi Ahmet Hoca’yı küçümsemek için değil, görev aldığı ülkenin Osmanlı’ya göre daha küçük olması ve verdiği tahribatın daha az olması sebebiyledir. Dahası, Enver Paşa daha önce yaşamış olmaktan dolayı Hoca’ya göre büyüktür.


     Büyük Hamle


Bu yazı dizisinin 8. Bölümünü yayınladıktan sonra Ankara kulislerinde dolaşan bir bilgi aldım. Ahmet Davutoğlu’nun meclis başkanı olması mülahaza ediliyormuş. Bu fikir kime aitse siyasi dehasına şapka çıkarıyorum. Niye mi? Meclis başkanlığı icracı bir makam olmadığı için, Ahmet Hoca’nın mezkur zarar potansiyeli bir tehlike arzetmeyecek. Hoca’nın makam tutkusu tatmin olacak. Zamanında kendisine gol atan Binali Yıldırım’a sağlam bir çalım atarak protokolde üstüne yerleşeceğinden hem rövanşını almış olacak, hem de öfkesi dinecek. En önemlisi de bir şekilde partiyle yeniden nikah tazeleyecek, hayranlarının karşı cepheye geçme riski bertaraf edilecek. Bir taşla tam dört kuş. Hoca’nın meclis başkanlığına getirilmesi, siyasi olarak harika bir manevra olacaktır.


Not 1: Ahmet Hoca’nın açıklarını yazdığımı bilen arkadaşlar, delişmen yanımı kışkırtmak amacıyla “Hoca’yı eleştirmek kolay, sıkıysa Erdoğan’ı eleştir de görelim” diyerek üzerime geldiler. Boşuna uğraşmayın. Kendi aramızda hatalarını konuşur, eleştiririz. Kendisiyle kamuoyuna kapalı bir ortamda karşı karşıya gelsem yüzüne karşı da eleştiririm. Ama kamuoyuna açık bir platformda bunu asla yapmam. Dedik ya. O ümmetin kristal vazosu. Onu ve davasını muhafaza etmek sadece benim değil, bağımsız bir Türkiye’ye inanan herkesin asli görevi.

Not 2: Bir kısım eleştiri de yazılarımı müstear isimle yayınladığım için geldi. "Kimliğini gizleme" dendi. Bu yazıları yazanın kim olduğunu en az beş yüz kişi biliyor. Yani karanlıktan ateş etmiyorum. Gizlenme diye bir şey yok. Sadece ismim çok ortalıkta dolaşmasın istedim. Zaten polis kim olduğumu 5 dakikada, ortalama bir okurum da gayret ederse 1 saat içinde öğrenebilir.

Not 3: MHP ve Davutoğlu arasında son günlerde meydana gelen sert tartışmalarla, bu yazının yayınlanması aynı zamana denk geldiğinden yanlış anlamalara neden olabilir. Zaten Kerkük tartışması, yazımın ilk bölümü yayınlandıktan sonra alevlenmiştir.

Kimsenin adamı değilim. Davamız belli. Davanın bayrağına hizmet edene hürmet, karşısında durana buğz ederiz. Allah (CC) hepimizi, aklını birilerine teslim ederek, feraset tutulması yaşamaktan muhafaza buyursun. Amin

 Sitede yayınlanan yazılardan haberdar olmak için lütfen abone olunuz.

Free counters!

Yorumlar

  1. Çok ikna oldum. Artık sevmeyeceğim. Bütün kabahat onun.

    YanıtlaSil
  2. Davutoğlunun en büyük hatası Rus uçağının onun (gaza getirilerek) emriyle düşürülmesiydi. Reisde arkasında durmak zorunda kaldı. İşin içindeki oyun sonradan anlaşıldı.

    YanıtlaSil
  3. kristal vazo saçmalığı haricinde çok güzel bir yazı dizisi analizler etkileyici. erdoğan ı eleştirdiğin gün senin yazını yine aynı bi kaç bin kişi okuyacak zaten

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şu sorumun cevabını etraflıca düşünün ve kristal vazo teşbihime eleştirinizi öyle getirin: Bugün Tayyip Erdoğan ölse ne olur, neler değişir, yerini dolduracak isim var mıdır?

      Sil
  4. Elinize, emeginize saglik, guzel bir yazi dizisi olmus. Yolsuzluklar ve rusvetci bakanlar ile ilgili yazdimlariniza katilmiyor, daha cok Davutoglu tarafinda yer aliyorum o konularda. Ne olursa olsun hirsizlarim yaptiklari yanlarina kar kalmamali. Bu bugun olur yarin olur ama bir gun olmaliydi. Nitekim simdi Zarrab davasi nasil bas agritiyor goruyorsunuz.

    Bir de sunu eklemek isterim, hep cevreden, yanindaki dalkavuklardan vs bahsetmissiniz. Bunlarin misli Erdogan’in cevresinde yok mu? Medyadaki tetikcileri, reiscileri, sonradan donme yalakalari kim orada tutuyor? Veya Erdogan istese yarin onlari o makamlardan edemez mi?

    Son olarak, Erdogan’i neden elestirmediginizi, neden herkesin desteklemesi gerektigini ozetle batili serh guclerin saldirilarina baglamissiniz. Size kismen katiliyorum, elbette bu adamlarin bir plani var ve Erdogan o planlarini uygulamaya sokmalari icin buyuk bir engel teskil ediyor. Ben de ne Erbakan ne de Davutoglu gibi fazla idealistlik yaparak bunlari goz ardi edip tamamen “ilkelere” bagli kalinmasini onerecek degilim. Lakin, eger dusmanlara karsi galip gelebilmek icin dinimizin de izin verdigi sekilde bazi hilelere, farkli yollara basvurma isini ayarinda tutturamazsak, Allah korusun, o elestirdigimiz makyevelist hobbesci batili siyasetcilerden bir farkimiz kalmaz. Fetöculeri yenicez diye binlerce mazlumun ahini aliyorsak; batici sermayeye rakip olusturacagiz diye kimilerinin istanbulu, ulkeyi talan etmesine, haram yemesine goz yumuyorsak; sadakatli olsunlar diye isin ehli olmayan kisileri devlete yerlestirip isin ehli binlerce genci kapi disinda birakiyorsak batsin o batililara karsi olan savasimiz. Dunyada hicbir sey bir insanin ahiretini, ebedi hayatini tehlikeye sokmasini gerektirecek kadar degerli ve onemli degildir. Zannimca.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ayhan Bey. Yorumlarınıza teorik olarak katılmamam mümkün değil. Ama pratikte işler öyle yürümüyor. Dalkavuk, hırsız, hain, işgüzar.. Maalesef müslümanların arasında da çok sayıda bu tür insan var. İnsan malzemesi konusunda zayıfız. Tayyip Erdoğan hakkında bir yazı dizisi hazırlıyorum. Orada bu konulara değineceğim inşaallah.

      Sil
  5. Erdoğan sonrası için nasıl bir süreç öngörüyorsunuz? (Çok zor ama, zamanla çok şey değişecektir ama bugünü düşünerek) nasıl olacağını tahmin ediyorsunuz ve sizce nasıl bir geçiş süreci ve sonrasında nasıl bir profil gelirse iyi (hayırlısı inşallah) olur?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Erdoğan sonrası kartların yeniden karılacağını ve siyasi dünyada köklü kaymalar olacağını tahmin etmek zor değil. Erdoğan gibi güçlü bir figürün çıkıp Erdoğan'ın yerini ikame edeceğini düşünmek fazla optimist bir yaklaşım olur. Siyasi arenada şu anda böyle bir isim görünmüyor. Millet de bunu az buçuk öngörüyor. Bu yüzden de "Allah benim ömrümden alsın Tayyip'e versin" diye dua ediyor.

      Sil
  6. Ahmet Hoca için yaptığınız eleştirileri katılıyorum ancak; "Tutkuları, hırsları, egosu davanın önüne geçiyor ki bu bir devlet adamı için en büyük zafiyet." bu saydıklarınızı Erdoğan için de diyemez miyiz? İyi çalışmalar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hırsları ve egosu olmayan bir kişinin siyasette, sanatta bir yere gelmesi mümkün değil. Erdoğan'ın da var. Kimi zaman bu yüzden hatalar yapıyor. Ama büyük oranda kontrol edebiliyor. Birçok kez lafını yedi, geri adım attı. Bu işler biraz da futbola benzer. Maç içinde artistik hareket yapan oyuncu başarılı olursa çılgınca alkışlanır, topu kaptırırsa da yuhalanır. Davutoğlu beceremediği işlerde iddialı operasyonlara girdi. Millet de haklı olarak hesabını sordu.

      Sil

Yorum Gönder

Yorumlarınız küfür, hakaret vs içermediği müddetçe, en sert eleştirileri dahi içerse yayınlanacaktır.