Arap Baharı'nın Tek Gülü: Suriye Devrimi (7)
Bölgesel Etkiler: Ağır bedelleri olan ve uzunca bir
sürece yayılan Suriye Devrimi her devrim gibi kitleler arasında heyecana sebep
oldu. İran Devrimi de böyleydi, 15 Temmuz da. Arap Baharı’yla başlayan onlarca
başkaldırı hareketinden sadece Suriye Devrimi başarıya ulaşabildi. Yemen’deki
Husi ayaklanması hariç diğer tüm ayaklanmalar sönümlendi. Libya’da ve Irak’da
da araf pozisyonu devam ediyor. Yani halklar arasında büyük umutlarla yeşeren
isyanlar, ağır bir hayal kırıklığıyla sona erdi. Sis perdesi dağıldığında eski
tiranların yerinde durduğunu, kullanım süresi geçmiş üç-beş tiranın da
yenileriyle değiştiğini gördük. Ama Suriye başarmıştı. Bu başarı bölge
halklarının zihinlerinde iyiden iyiye yer etmeye başlayan “çaresizlik” resmine
kocaman bir çizik attı; “biz başaramadık, ama demek ki mümkünmüş”. İşte bu
duygunun yeşermesi öylesine büyük bir devrimdir ki, kelimelerle anlatılamaz: Çünkü
devrim ateşi önce yüreklerde tutuşur.
![]() |
Hama'da halk devrim zaferini kutluyor |
Şimdi topun ağzındaki ilk ülke Ürdün. Normal şartlar altında Ürdün’de üç beş sene içinde devrim için yavaştan su ısıtılmaya başlar, 15-20 yıla da fokur fokur kaynardı. Ancak iki büyük sorunumuz var; İsrail ve İngiltere. Ürdün 6 gün savaşlarından sonra topyekün İsrail’e teslim olmş durumda. Adeta İsrail’in doğu sınırında karakol gibi vazife görüyor. Ürdün’de 2,5 milyon Filistinli yaşıyor. Pekçoğu İsrail işgalinden sonra Ürdün’e göçmüş insanlar. Şimdiki kral Abdullah’ın babası Kral Hüseyin döneminde bir Filistin kalkışması olmuş ve onbinlerce Filistinli katledilmişti (Kara Eylül). O gün bugündür tahtını korumak isteyen Ürdün kralları Filistinlilere göz açtırmıyor. İsrail’in yanında durarak mevcut rejimin devamlılığını sağlıyorlar. İkisinin de ortak düşmanı Filistinliler olunca çerçeve böyle çizilmiş.
Ürdün’ün yerli halkı da tıpkı Suriye halkının Baas rejimine
duyduğu öfkeye sahip. Yani barutu sadece Filistinler oluşturmuyor. Ama gerek
İsrail’in, gerekse mevcut rejimin bu barutun tutuşturulmasına tahammülü yok.
Olağanüstü istihbarat ve sıkı denetimle kalkışmaya nefes aldırmıyorlar. Ama
Suriye’de taşlar yerine oturursa muhakkak rejimi devirmek için yeraltı
faaliyetleri başlayacak. Suriye Devrimi neden başarılı oldu? Çünkü Muhaliflere
lojistik destek veren ve kara sınırı olan Türkiye vardı. Aynı şekilde Ürdün’ün
de Suriye’yle kara sınırı mevcut ve üstelik sadece Suriye değil, Türkiye de bu
lojistik desteğe katkıda bulunabilir.
İngiltere, Ürdün’ün kuruluşunda ve sonrasında zamanla kan
kaybetse de hep süpervizör devlet olmuştur. Yani Ürdün’de bir rejim değişikliği
olacaksa bu ancak İngiltere’nin onayıyla olur. Şu anda Suriye’de Türkiye’den
sonra en etkili güç İngiltere. Ürdün için harekete geçilecekse bunu İslami
gruplar yapabilir ve bu grupların tamamı HTŞ’yle sıcak ilişkilere sahip. Yani
Şara izin ve destek vermezse kolay kolay olmaz bu iş. Şara da İngiltere’nin
onayı olmadan bu işe kalkışmaz. Asıl sorumuz şu olmalı; İngiltere, Ürdün’de bir
rejim değişikliği istiyor mu veya ilerleyen dönemlerde isteyebilir mi?
İngiltere’nin yeni bir kurgu inşa ettiğini düşünüyorum.
İyiden iyiye İsrail ve ABD’nin kucağına yaslanan Ürdün’de, gün be gün nüfuz
alanı daralan İngiltere için denklemleri kendisine daha uygun bir yönetim
arayışı olabilir. Belki de var ve ona göre çalışma yapılacak, hatta Türkiye’yle
ittifak, Suriye Devrimi’ni organize etmek bu operasyonun ön adımlarıydı.
Sonrasında Ürdün ve diğerleri gelecek. Şayet İngiltere böyle bir şey isterse,
İsrail ne yaparsa yapsın bu iş olur.
Ürdün düşerse bölgedeki bütün monarklar sallanmaya başlar.
Suud, BAE, Bahreyn, Kuveyt, Katar ve hatta Mısır yönetim değişikliklerine gebe
hale gelir. Peki bu ülkeler neden yeni Suriye rejimine bu kadar arka çıktılar?
Öncelikle İsrail’in uğraşması gerken nurtopu gibi bir ülke peyda
oldu. Suriye İsrail’in eline düşseydi, sıra kolayca kendilerine gelecekti.
İkincisi, Suriye’den neşet edebilecek muhalif hareketlere karşı şimdiden tedbir
alıyorlar. Yeni Suriye yönetimine yapılan bunca jestten sonra en azından devlet
destekli bir muhalif sızma olmayacağını düşünüyorlar. Sadece sivil muhalif
ruhun diğer ülkelerde kalkışma, isyan gibi monarkları devirecek bir sinerjiye
dönebilmesi hem kadük kalır, hem de çok uzun yıllar alır. Üçüncü olarak da tüm
Batı’nın arkasında durduğu yeni yönetime zaten tukaka diyecek bir iradeleri
yok.
Küresel Etkiler: Ortadoğu, dünya jeopolitiği için oldukça önemli bir alan. Amerikalı ünlü siyaset bilimci Nicholas John Spykman’ın “Rimland” yani Kenar Kuşak olarak adlandırdığı bölge dünyada hegemonya kurmak için elde tutulması gereken bölgedir. İşte bu kuşağın tam ortasındaki dört ülke artık kendi inisiyatifleriyle hareket etme kabiliyeti kazandı. İran (1 Şubat 1979), Türkiye (15 Temmuz 2016), Afganistan (15 Ağustos 2021) ve Suriye (10 Aralık 2024) Batı’nın her dediğini yapan sömürge ikliminden kendilerini kurtardılar. Tabii ki burda mutlak bir bağımsızlıktan bahsetmiyoruz. Ama artık egemen devletler, özellikle de ABD artık bu ülkelerde istedikleri gibi at koşturamıyorlar. Burada Türkiye’yi tebrik etmek lazım. Bu değişimi en az hasarla ve olabildiğince kansız halletmiş tek numune Türkiye oldu.
![]() |
Kenarkuşak (Rimland) Bölgesi |
Diyebilirsiniz ki “Spykman’ın Kenar Kuşak Teorisi’nin üzerinden asır geçti, dünya değişti, silahlar değişti, demografi ve iletişim değişti. Dünya çift kutuptan tek kutuba döndü, sen hala Kenar Kuşak’tan bahsediyorsun”. Kenar Kuşak hala önemli. Dünya hala bu kuşak üzerinden dönüyor ve dikkat ederseniz savaşlar da genelde bu bölgede oluyor. Üstelik dünyanın yeniden tek kutuptan çift kutba (Çin) dönme ihtimali var. Hatta üçüncü bir kutup da İngilizler tarafından piyasaya sürülebilir. Daha farklı gelişmeler de olabilir. Hülasa, kontrol edilemeyen ülke sayısı arttıkça diğerlerini sömürerek ayakta kalan hegemonik güçler için işler zorlaşır.
Suriye Devrimi yalnızca Ortadoğu’da değil, tüm dünyada bir
Fransız Devrimi etkisi yaratabilir mi? Suriye, Fransa gibi güçlü bir ülke değil
elbette. Ama önemli bir iş başardı. Bir de şartların hazır olması gibi önemli
bir parametre var elimizde. Yüzyıllardır sömürülen milletlerde uyanış, bilinç
seviyesi belli bir kıvama geldi. Belki de Suriye Devrimi bazı ülkelerde bu
ateşi tutuşturacak bir hararet oluşturacaktır.
İran Devrimi, sonrasında yine despot bir karakter
taşıdığından hızlıca etkisini kaybetti. Afganistan’ınki Kurtuluş Savaşı türünden
bir mücadeleydi, çünkü işgalci güçlere karşı harp edildi. Bir halk devrimi
formu yoktu, başında da heyecanı zayıftı. Zaten sonrasında yine despotik bir
yönetim geldi. Türkiye’ninki de çok uzun bir sürece yayılmış, yumuşak bir geçiş
olmuştu. Bir devrim görüntüsü vermedi. Oysa Suriye Devrimi bir despota karşı,
halkın ayaklanmasıyla başlamış ve milyonlarca insanının canıyla, kanıyla,
huzurunu kaybederek bedel ödediği bir mücadeleden sonra başarılmış gerçek bir
başkaldırıydı. Şu anda ülkenin de jure cumhuriyet olsa da yönetim iktidarı metazori
elinde tutuyor. Ama mevcut yönetimce verilen sinyaller, olağanüstü şartların
gerktirdiği bu durumun zamanla halk iradesini cari kılacağı bir sisteme
evrileceğini gösteriyor. Yani diğer milletlere ilham verici bir kimliği var.
Yazımızın sonuna geldik. Suriye’de olan biten bizi doğrudan ilgilendirir. Acısı da, sevinci de, başarısı da, hayal kırıklığı da… Umulur ki, bir asırdır kargaşa, kan, zulüm ve gözyaşıyla yoğrulmuş bu topraklara huzurlu bir gelecek nasip olur. Allah yardımcıları olsun.
------
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız küfür, hakaret vs içermediği müddetçe, en sert eleştirileri dahi içerse yayınlanacaktır.