Bu Şarkı Burada Bit…
Erdoğan eften püften bir sebeple tutuklanıp hapse
atıldığında sevenlerine “Bu şarkı burada bitmez” diyerek veda etmişti. Nitekim bitmediği
gibi, on milyonların benimsediği bir başkaldırı şarkısına dönüşmüştü. Hatta şimdilerde
Erdoğan ve destekçileri şarkıdan türküden vazgeçip yüksek sesle marş söyler
oldular.
Erdoğan hapse atıldığında herkes bunun bir operasyon
olduğunu biliyordu. Çünkü gerek yurtiçi aktörler, gerek yabancı istihbarat
servislerinin yaptırdığı anketlerde halka en çok güven veren lider hep Erdoğan
çıkıyordu. Müesses nizamın demokrasiyle devam ederse Erdoğan’ı durdurması
mümkün değildi ve operasyon yapıldı.
Ana muhalefette Kılıçdaroğlu iktidarının sona ermesiyle taşlar
yerinden oynamış, Erdoğan’ın en çok istediği rakip safdışı kalmıştı. Artık CHP’de
Ekrem İmamoğlu rüzgarı esiyordu. Bir şeyler yapılmazsa da İmamoğlu Erdoğan’ın
karşısına CB adayı olarak dikilecekti. Görünen ve bilinen sonuç da Erdoğan’ın
kaybedeceğiydi.
İmamoğlu’nun önce üniversite diploması iptal edildi. İptal
gerekçesi yüzde yüz doğru. Rüşvet vererek yatay geçiş yapmış, besbelli. Bu
konuda daha önce ayrıntılı bir analiz yapmıştım, isteyenler bakabilir (link). Bir sonraki gün de şafak
baskınıyla evinden alınarak önce göz altına alındı, ardından tutuklandı.
Kendisini sevenlerle son kez buluşup “Bu şarkı burada bitmez” bile diyemedi.
Oysa 28 Şubat aktörleri hiç olmazsa Erdoğan’a son kez destekçileriyle buluşma şansı
vermişti. İmamoğlu’na onu bile çok gördüler. Evet zanlılar kaçmasın diye baskın
yapılması gerekebilir. Ancak İmamoğlu kaçma ihtimali olmayan ve Türkiye’nin en
büyük şehrinde halkın oylarıyla seçilmiş bir siyasetçiydi. Kendisine böyle bir
muamele reva görülmesi demokrasi adına yüz kızartıcıdır. Davet yollansa birkaç
gün içinde adli makamlara teslim olabilirdi.
İmamoğlu’nun tutuklanması rüşvet, ihaleye fesat karıştırma, terörle işbirliği gibi çok sayıda gerekçeyle açıklandı. Hepsinin doğru olduğunu düşünüyorum. İmamoğlu gibi her yanı oynayan lümpen bir karakter bunları yapar, yapmamışsa şaşarım. Ama biz yine de objektif bir bakış açısıyla yaklaşalım. Bu tutuklanma süreci üç saikle yürürlüğe konmuş olabilir.
1-
Ortada suçlar var ve bu suçlarla ilgili itiraf,
ihbar ve belgelerle savcılığa başvurulmuş. Savcı da doğal olarak görevini yaptı.
2-
Derin devletimiz zor bir konjonktüre girmiş olan
Türkiye’nin başına güven vermeyen, karanlık ilişkileri olan ve aday olursa
seçilme ihtimali bir hayli yüksek olan İmamoğlu gibi paçoz bir karakterin
geçmesini engellemek istedi.
3-
Erdoğan karşısındaki en güçlü muhalif adayı
ekarte etmek istedi.
Düşünün ki savcısınız. İmamoğlu ile ilgili belgeler ve
itirafçılar size ulaşsa hemen harekete geçer misiniz? En ebleh insan bile bunu
yapmaz. Yukarıyı bilgilendirir, “böyle böyle bir durum var, ne yapayım?” diye
sorar. Pekala yukarısı kim, Erdoğan mı, derin devlet aklı mı? Son dönemde derin
devlet aklıyla Erdoğan’ın yekvücut olduğunu biliyoruz. Yani bu iş, Erdoğan’dan
habersiz yapılamaz. Devlet aklı da bu işe olur vermiştir. Tam tersi de olmuş
olabilir. Yani akil adamlar operasyon istemiş, Erdoğan da münasip görmüş
olabilir. Özetle İmamoğlu’nun tutuklanması siyasi bir operasyondur.
Tarih tekerrürden ibarettir. Bu olayla 17-25 Aralık
Operasyonu arasında ciddi benzerlikler mevcut. O dönemde insanların tamamı Fetö’nün
Erdoğan’ı devirmek için operasyon yaptığını düşünüyordu. Şimdi de herkes
Erdoğan’ın İmamoğlu’na operasyon çektiğini düşünüyor. Hakeza 28 Şubatçıların da
Erdoğan’a operasyon çektiğini herkes biliyordu. Şimdi diyebilirsiniz ki “Erdoğan’ın
suçu yoktu ama İmamoğlu’nun var”. O yüzden 17-25 Aralık’ı örnek gösterdim. O
dönemki dört bakan da yolsuzluk ve/veya rüşvet suçu işlemişlerdi. Bunu nereden
biliyoruz? Erdoğan ucu kendisine ve davasına dokunur diye bakanlarını
yargılatmadı, ama kısa bir süre sonra hepsini görevden aldı ve bir daha kendilerinin
adını sanını duyan olmadı. Aynısını Dengir Mir Mehmet Fırat için de yapmıştı.
Aynı Erdoğan, hakkında uydurma bir seks kasedi piyasaya sürülen Numan Kurtulmuş’a
sonuna kadar sahip çıktı. Şimdi Meclis Başkanı.
Hasılı herkes İmamoğlu’nun alavere dalaverelerini biliyor.
Ama yine herkes siyasi bir operasyon çekildiğinin farkında. 17-25 Aralık’ta Erdoğan
taraftarları nasıl Fetö’den nefret etmişse, şimdi de İmamoğlu sevenleri aynı
şekilde Erdoğan’dan nefret ediyor. Ak Parti’nin kalemşörleri ve trolleri
operasyonun ne kadar haklı olduğuna dair algı iklimi oluşturmak için çırpınıp
duruyorlar. Tamam da bugüne kadar bir tane Ak Partili siyasetçi veya bürokrat
için savcılar niye hiç harekete geçmedi? Ak Parti’de sadece melekler mi var?
Artık herkesin duyduğu, bildiği yolsuzluk dosyaları neden sümen altı ediliyor? Amacınız
hırsız yakalamak falan değil. Millet de aptal değil.
Ekrem İmamoğlu’nun bir sonraki seçimde aday olması imkansız
hale geldi. Peki İmamoğlu’nun şarkısı burada bitecek mi? Şayet CHP adayı CB
seçilirse belki o vakit kendisini hapisten kurtarabilirler ve siyasi yasağını
kaldırabilirler. CHP’den, kendisine doğrudan rakip olacak bir CB adayını tekrar
diriltecek kadar alicenap bir CB çıkar mı? Hiç sanmam. Af çıkarsalar bile
siyasi yasğını kaldırmazlar.
Hülasa, bu son operasyonla Ekrem’in işi bitti diyebiliriz.
Ama tüm bu olanlar Tayyip’e de oy kaybettirdi. Şimdi Erdoğan’ın karşısına Canan
Kaftancıoğlu, Selahattin Demirtaş, Sezgin Tanrıkulu gibi marijinal sol veya
terör iltisaklı bir aday çıkmazsa seçim alma şansı sıfıra yakın. Böyle bir
durumda seçim olur mu onu da bilemiyorum tabii.
Erdoğan'ın bir sonraki seçimleri kazanmak için rakiplerini etkisiz hale getirmeye çalışması kendisini batırıyor. Tam aksine rakiplerine değil kendisine odaklanması lazım. Önce kendisini düzeltmesi, ardından etrafındaki yamyamları ve şebekeleri temizlemesi gerekiyor. Başka türlü ne yapsa nafile.
--------
İlginizi çekebilecek diğer yazılar:
Suriye ile ilgili yorum yapabilir misiniz
YanıtlaSilİnşaallah. Yakında
SilTüm bu olup bitenler, ülkede yeri göğü çürüten bu talan bu sömürgeci yapı Erdoğan önderliğinde kurulmamış gibi bundan gerçekten bihabermişsiniz gibi ne kadar erdemli ne kadar ahlaklı bir analiz kaleme almışsınız. Doğrusu tüm bu camia başını nasıl yastığa gönül rahatlığıyla koyuyor anlı secdeye değen bu güruh nasıl bir abdes alıp arınıyor da Hakk’ın huzuruna edeple varıyor bunu hiçbir zaman anlamam mümkün olmayacak.
YanıtlaSilEğer yeryüzünde hükmeden devletlerin adaleti, gökyüzünün (yani ilahi hikmetin, adl isminin, ezelî ölçünün) adaletine uymuyorsa, orada bir zulüm başlar. Zulüm, sadece hak gaspı değil, şeyleri yerli yerine koymamak demektir. Kur’an’da “Zulmeden kavimler helâk olur” denmesi bu sebepledir. Çünkü:
İlahi adalet evrensel düzenin temelidir.
O bozulduğunda yalnız insanlar değil, tabiat da feryat eder: kuraklıklar, afetler, kaoslar başlar.
~Birçok sûfî ve filozofa göre ilahi adaletle çelişen dünyevi hukuk “tâğûtî sistemdir.” Mesela İbnü’l-Arabî’ye göre hakikî adalet, varlıkların Allah’taki yerlerine uygun olarak muamele edilmesidir. Eğer insanlar sadece dünyevî kanunlarla hükmediyor ama halkın kalbini, ruhunu, yaratılış amacını gözetmiyorsa:
• Toplumda adaletin görünümü olur, hakikati kaybolur.
• Zalim, haklı; mazlum, suçlu olur.
• Şeriatın değil, şöhretin, çıkarın ve korkunun kanunları işler.
~Adalet sadece mahkeme salonlarında değil, vicdanlarda tecelli eder. Eğer bir kişi devletin kararına rağmen “bu doğru değil” diyorsa, orada gökyüzünün sesi yankılanıyor demektir.
Yani:
Gökyüzünün adaleti kalplerde yankı bulur;
yer yüzünün adaleti ise belgelerde.
Ama belgelerle yapılan her şey adalet olmayabilir. Hakk’ın adaleti zâhir değil bâtındadır. Kur’an’daki “adaleti ayakta tutun” (Nisa 135) emri önce içsel şahitliği, sonra dışsal uygulamayı emreder.
~Eğer bu iki adalet çatışıyorsa:
• İnsanlık içsel olarak huzursuz olur.
• Devletler güçlü görünse de çürümeye başlar.
• Mazlumların duası arşa çıkar.
• Zulmün süresi uzarsa kıyametin vakti yaklaşır.
• İsyanlar başlar ama bunlar sadece sosyal değil, kozmik de olabilir.
İbnü’l Arabi’nin tabiriyle:
“Adalet gökten iner, zulüm yerden yükselir.
Yükselen zulüm, gökyüzünün adaletine çarptığında yıldırımlar düşer.”
Eğer terazinin gökyüzündeki kefesi ile yeryüzündeki kefesi dengede değilse, o devlet bir sarkaç gibi sarsılır.
Bu çürümüş riyakar toplum yarattığı bataklık içinde ansızın helak olur!
Ey iman edenler! ... Bir topluluğa olan öfkeniz sizi adaletten ayrılmaya yöneltmesin. Adaletli davranın; bu takvaya daha yakındır. (Maide, 8)
YanıtlaSilBelli ki Erdoğan'a çok öfkelisin. Geçmiş yazılarımı okusaydın Erdoğan dömnemindeki yolsuzlukara ve bozguna dair çok sayıda eleştiri görürdün. Nitekim bu yazıda da bir kısmından bahsettim. Ama seninki hak konuşmak değil, öfkeni kusmak.
Bu tavır sadece Fetöcülerde bu seviyededir. Allah ıslah eylesin.
Erdoğan’a öfkeli olmak gökkubbeyi çatlatan bunca adaletsizlik talan edilmiş bunca ülke Serveti söz konusuyken yadırganacak bir durum mu gerçekten? Hayatımın hiçbir dönemi kime neye hizmet ettiği belli olmayan bu yapının ne sempatizanı ne de şakşakçısı olmadım. Tam tersi devletin ordunun içine örümcek ağı gibi yayılmasına karşı duran taraftaydım yine aynı kesim o dönem dinsiz diye yaftalıyordu siyasal islam karşıtlarını. Ben bu davanın savcısıyım diyenin arkasından gidenler kandırıldı karşı duranlar bu defada fetöcü oldu. Gerçekten mide bulandırıcı bir arsızlık bu. Hep aynı riyakar dil asıl Allah bu zihniyeti ıslah etsin. Bir toplumu koskoca devleti çürüten ama bunda zerre sorumluluğu olmayan bir lider pürü pak kurduğu sömürgeci yağmacı karanlık yapı emsali görülmemiş bir haram çarkında sadece kendi küpünü doldurdu öyle mi? Erdoğan çocukları ve yanında yamacında yer alan tüm kadrosu yarım asırdır edindikleri servetin İmamoğlu gibi araştırılmaması neden sizleri rahatsız etmiyor? İmamoğlu hakkında ki suçlamalar doğru diyorsunuz her tarafı oynuyor ancak Erdoğan diplomalı ahlaklı devletin ve halkın ihyasına kendini adamış bir lider öyle mi? Bu güne kadar hesabı sorulmayan bunca rezilliği, vurgunu, zorbalığı dert etmiyor bu adam bu kadar fütursuzca haddini nasıl aşıyor bu gücü nerden alıyor gerçekten neye kime hizmet ediyor diye sorgulamak yerine siyasi deha diye tanımlıyorsunuz. Sonrada buna vatanseverlik, dindarlık, adalet ve kutlu bir lider güzellemesi yapıyorsunuz. Allah bu vatanı önce bu zihniyetteki halkından sonrada cümle düşmandan korusun. Hangisi bu ülkeye daha çok zarar verdi bilmiyorum önümüzdeki günler bize ne getirecek yaşayıp göreceğiz.
Sil"Ak Parti’nin kalemşörleri ve trolleri operasyonun ne kadar haklı olduğuna dair algı iklimi oluşturmak için çırpınıp duruyorlar. Tamam da bugüne kadar bir tane Ak Partili siyasetçi veya bürokrat için savcılar niye hiç harekete geçmedi? Ak Parti’de sadece melekler mi var? Artık herkesin duyduğu, bildiği yolsuzluk dosyaları neden sümen altı ediliyor? Amacınız hırsız yakalamak falan değil. Millet de aptal değil."
SilAltına yorum yaptığınız yazıdan. Erdoğan'ın kendi hırsızlarına dokunmadığını daha nasıl anlatabilirim?
Erdoğan'ın diplomasının şaibelerini de önceki yazılarımda en az üç kere yazdım. Daha nasıl anlatabilirim?
Ekonomideki ısrarlı hatalar, faiz lobilerine ve Erdoğan'ın etrafındaki şebekelere milli servetin peşkeş çekilmesi üzreni de dizi dizi yazı yazdım. "Erdoğan artık bir milli güvenlik meselesidir" gibi Silivri'ye davet çıkaracak bir yazı kaleme aldım. Daha nasıl anlatabilirim?
Bütün bunları yazmak yürek ister. Kaç kişi yazdı bu şekilde? Erdoğan'ın her hatasını acımasızca eleştirip İmamoğlu'nunkilere susmak tam anlamıyla ikiyüzlülük olurdu. Bunu bekliyorsanız kalbinizi kontrol edin. Sizinki adalet arayışı falan değil; Erdoğan nefreti.
Bütün bunlardan sonra hala aynı teraneleri yazarsanız size cevap vermeyeceğim. Çünkü okuduğunuzu anlayamıyorsunuz demektir. Bu da çok üzücü bir durum olur. Silahlı Kuvvetler'de okuduğunu kavrama kapasitesi bu kadar düşük insanların görev başında olması da ülkem adına umut kırıcı bir durum.
"Böyle bir durumda seçim olur mu onu da bilemiyorum tabii"..
YanıtlaSilObjektiflik iddiasında olup, böyle bir laf edebilmeyi kendine yakıştırabildiysen ne diyebiliriz ki sana? Allah c.c. istikametten ayırmasın cümlemizi..
Yaw sen gerçekten malsın. Okuduğunu anlamıyorsun. Harbi malsın.
Sil