Hiç ve Sonsuz



Birçok yazımda ve arkadaş arası muhabbetlerde, insan zekasının olağanüstü kabiliyetlerini anlatıp, bildiğimizden/algıladığımızdan çok farklı yeteneklere malik olduğunu belirtmişimdir. “İlerleyen dönemlerde, hem insanlığın zaten devam edegelen zihinsel tekamülünden, hem teknolojik gelişimle kazanılacak asri tekniklerle, daha da ileri boyutlarda henüz bilmediğimiz yetenekleri ortaya çıkacak/çıkarılacak” demeyi de ihmal etmiyorum. Lakin zihinsel becerilerimiz, o yıkılmaz bariyeri asla geçemeyecek. Nedir o bariyer?  Yaratılmışlığın bir parçası olmak.

Bazı sorular soralım. Bilim adamları evrenin ışık hızında genişlediğini öne sürüyorlar. Yani ne yaparsak yapalım evrenin sonuna ulaşamayız. Diyelim ki ulaştık. (Nitekim bunu diyerek/düşünerek zihinsel platformda ulaşmış oluyoruz. Bakın insan zihninin böyle bir yeteneği var. Hiçbir şekilde fiziksel olarak ulaşılamayacak yerlere de ulaşabiliyor.) Evrenin tam sınırına geldik. O sınırdan sonra ne var? Cevabınız “boşluk”sa sınıfta kaldınız. Doğru cevap “hiç” olacaktı. Boşluk hacimsel bir terimdir. Senin zihninin üç boyutlu uzayda anlamlandırabildiği bir mefhumdur. Sen hacmi olmayan bir şeyi düşünebilecek donanıma sahip değilsin. Hayalinle evrenin sınırına kadar gidebiliyorsun, ama ötesine geçemezsin.

Başka bir soru gelsin. Büyük Patlama’dan (Big Bang) önce ne olmuştu? Bu sorunun kendisi yanlış bir kere. Ama başka türlü sormayı beceremiyorum, ne zekam, ne kullandığım lisan buna yeterli değil. Buradaki “önce” kelimesi bu soruda anlamsızlaşıyor. Çünkü öncelik ve sonralık zamanın akışında anlam kazanan şeyler. Oysaki zaman da Büyük Patlama’yla yaratılmış bir şey. Öncesi diye bir şey yok. Yine “hiç”e tosluyor zavallı zihnimiz. Ha keza ilk sorudaki “sonra” kelimesi de mesnetsiz. Neyse ki atalarımız “yok”, “hiç”, “sıfır” gibi kelime ve kavramlar bulmuşlar da, acziyetimizi bari ifade edebiliyoruz. Mösyö Descartes de acziyet içeren “Yokluğu düşünemiyorum, o halde mecburen varım” demek yerine, kendisine ve insanlara daha havalı gelecek bir ifade olan “Düşünüyorum, o halde varım” demiş olmasın sakın. Bunun tafsilatlı irdelenmesini başka bir yazıya bırakıyorum.

Devam edelim. Bana en büyük sayıyı söyleyebilir misiniz? Cevabınız +∞ ise, +∞+1 nedir? Bu yolda boğulur gidersiniz. Aynı sersem yolculuk zamanda ileri ve geri gittiğimizde ilanihaye devam eden sarmallar için de geçerli. Burada da meramımızı anlatabilmek için, gene atalarımızın bulduğu “sonsuz”, “ezeli”, “ebedi” gibi kavramlar imdadımıza yetişiyor. Bana Allah’ı tek kelime ile tarif et deseler cevabım “SONSUZ”dan başka bir şey olmaz. Zaten tariflerde sonsuz ortak parantezinde kudret sahibi, bilen, işiten, duyan, azap ve merhamet eden vs olarak geçmiyor mu? Açıkçası ben ancak böyle bir Allah’a taparım. Gayrısı, yani içinde herhangi bir “son” barındıran bir yaratıcı size de çok tapılası gelmeyecektir. Çocuğu olan, birileriyle didişen, şekli şemaili bulunan bir tanrı fazlasıyla komik değil mi sizce de?

İnsan beyni her şeyi matematik sembollerle ifade etmeyi denemiş, ancak bazı yerlerde kifayetsiz kalıp “tanımsız” veya “belirsiz” ibaresi kullanmak zorunda kalmıştır. Mesela 0/0, ∞/∞, ∞-∞, 0.∞, 00, ∞0 ibareleri gibi. Dikkat ettiyseniz hepsinde sonsuz ve sıfır (hiçlik) var. Biz bu iki kavram arasında sıkışmış yaratıklarız, yani yaratılmışlar evreninde. İşte ilk paragrafta bu yüzden insan zihninin limitlerini yaratılmışlıkla sınırladım.

Hülasa edecek olursak iman, “hiç”liğin ürkütücü dehşetinden “sonsuz”un ihtişamlı kudretine sığınma yönelimidir. İman etmeyenler zaten “hiç” olmayı peşinen kabullenmişlerdir. Hiç olmaktan kaçabilmek adına yanlış şeylere iman edenler de yolunu bulamayan şaşkın, sapkın kimselerdir. Bir yönüyle de acınılması gereken insanlardır. Bir de, hiçten kaçıp sonsuza sığınan ama, hayatını kafasına göre, herhangi bir kısıt tanımaksızın organize etme cingözlüğüne sarılan ve saygıyı hiç hak etmeyen bir güruh var. Onlara başka bir yazıda etraflıca değineceğim inşallah.


-------------------------------------------

-------------------------------------------

 Sitede yayınlanan yazılardan haberdar olmak için lütfen abone olunuz.






Yorumlar